BM ormanları için Latin Amerika’yı sıkıştırıyor

UNFCCC sekreteri Christina Figueres, Latin Amerika ülkelerinin Cancun’da varılan ormansızlaşma ve orman bozulması anlaşmalarının zorunlu kıldığı tedbirleri alması gerektiğini belirtti.

İspanya’da konuşan Figueres, Brezilya gibi ülkelerin korunmaya muhtaç ormanlar için maddi kaynak ayırdığını ifade etti ve “Bu cesaret verici ve çoğaltılması gereken bir örnek. Latin Amerika ülkeleri de bu fırsattan yararlanıp Cancun anlaşmasına uygun ulusal politikalar geliştirmeli ki büyük faydalar sağlansın” dedi.

Figueres, “Ormanların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması sadece, geçimini doğrudan ormanlardan sağlayan kişiler için değil,  biyo çeşitlilik, iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi ve bu değişikliğe uyum sağlanması gibi hassas konularda da büyük avantaj getirecektir” diye konuştu.

Ayrıntılar için:

http://www.upi.com/Science_News/Resource-Wars/2011/02/16/UN-presses-Latin-American-on-forestry/UPI-91961297869680/

Sahi, Cancun’da ne olmuştu?

Cancun İklim Değişikliği Zirvesi geçen yıl Kopenhag’da başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerin ardından pek çoğuna göre büyük bir başarı. Peki, bu başarıya nasıl ulaşıldı? Alex Stark’ın gözlemleriyle bir Cancun hikayesi…

Cumartesi günü müzakerelerin son aşamalarına girilirken Cancun’da gözle görülür bir heyecan sarmıştı genel kurul salonunu. Katılımcılar BM’nin himayesinde yeni bir iklim anlaşmasına varmayı umuyor, medyanın, uluslar arası toplum kuruluşlarının, hatta kendilerinin bile ümitsizliğine baş eğmemek için mücadele ediyordu. Salonu çınlatan alkışlar, gözyaşları hep bunun içindi.

Son gün durgun geçen onca zamanın aksine oldukça hararetliydi. Genel kurul toplantısı akşam saatlerine ertelenmişti. Herkes iki haftalık görüşmelerin sonunda nihai bir müzakere metninin yayınlanmasını bekliyordu. Cancun güneşi altında STK gözlemcileri, medya temsilcileri ve katılımcılar gergin bir şekilde sohbet ediyorlardı. Kimileri yayınlanacak metnin en tartışmalı konularda hiçbir çözüm üretemeyeceğinden dem vuruyor, kimileri 18 yıldır sürmekte olan UNFCCC sürecinin sona erme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyordu. Ancak belge merkezinin önünde toplanan kalabalık, metni ellerine alınca şaşırıp kaldı. Çünkü pek çok STK’nin de ifade ettiği gibi düzenlemelerin birçoğu oldukça makuldü.

Ardından genel kurul salonunda metinle ilgili yorumlar yapılmaya başlandı. Müzakerelerde sorun yaratan Küçük Ada Devletleri bile metni destekliyordu. Afrika adına söz alan Cezayir de metni onayladığını bildirdi. ABD delegasyonu başkanı Todd Stern “ Bu anlaşmayı kabul edelim” derken, Bolivia anlaşmanın kabul edilemez olduğunu söyledi. Ama Bolivya’nın tarihi müttefiklerinden Kolombiya dahi anlaşmayı destekledi ve sadece bir ülke yüzünden tüm sürecin baltalanamayacağını ifade etti. Zaten bir süre sonra da, gece 4.00’da metin resmi olarak kabul edildi.

Aslında anlaşma ne kapsam olarak ne de hedefleri açısından dünyayı sarsacak bir boyut taşımıyor. Yine de 2011 Aralık ayında Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılacak görüşmelerde adil, iddialı ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya varılması yolunda önemli bir adım. Şimdi de anlaşmanın getirdiği yeniliklerden bahsedelim.

Oluşturulacak Yeşil İklim Fonu sayesinde gelişmekte olan ülkelere uyum sağlama ve emisyonlarını azaltma süreçlerinde destek olunacak. Fon, UNFCCC tarafından seçilmiş bir kurul ile COP yetkisi altında bulunacak. Dünya Bankası da fona mütevelli olacak.

Ayrıca düzenlemelere göre biri uyum sağlama amaçlı diğeri de teknoloji yürütme komitesi olarak faaliyet gösterecek iki ayrı kurul daha kurulacak. Her ne kadar fikri mülkiyet haklarının, bir teknoloji merkezinin ve ağının nerede ve nasıl kurulacağı ayrıntılarıyla belirlenememiş olsa da amaç gelişmekte olan ülkelere temiz enerji teknolojisi sağlamak. Cevapsız bir başka soru da acaba gelişmiş ülkeler programa katkılarıyla emisyonlarını karşılayabilecekler mi?

Emisyonların azaltılması noktasında da Cancun Zirvesi Kopenhag’da başlayıp rahatsızlık yaratmayı sürdüren “şeffaf olmama” sorununa da çözüm buldu. Devletler  emisyon programlarını ve emisyon hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını gösterecek “denetleme, raporlama ve doğrulama”  düzenlemeleri yapacaklar. Gerçi devletler anlaşmanın altında resmi olarak emisyon azaltma hedeflerini de belirtmişlerdi ancak bu taahhütler henüz bağlayıcı bir durumda değil.

Cancun’u Cancun yapan bir başka şey ise zirvede yaratılan olumlu atmosfer. Katılımcıların Kopenhag’da alışık oldukları kapı arkalarından iş çevirmeler Meksika Dışişleri Başkanı Patricia Espinosa’nın yoğun çabaları sayesinde bu defa yaşanmadı. Sürekli olarak görüşmelerin şeffaf olacağını ve kimsenin kimseden bir şey saklamayacağını yineleyen Meksikalıların verdiği güven ile Espinosa’nın en ufak bir söylentinin dahi görüşmelerin gidişatına zarar verebileceği bir ortamda yürüttüğü akılcı liderlik, görüşmelerin sürdürülmesini ve bu şekilde sonuçlanmasını sağladı. Cancun’da doğan güven duygusu Durban’da yasal olarak bağlayıcı bir emisyon azaltma anlaşmasının imzalanabileceğine dair ümitleri yeşertti.

Ne var ki, Cancun’dan sonra her şey günlük güneşlik oldu diyemeyiz. Güney Afrika’ya gitmeden çözülmeyi bekleyen sorular var elimizde. Öncelikle devletler karar vermeli: muhtemel bir Durban Protokolü ne kadar bağlayıcı olmalı? Aslında böyle bir anlaşma için mevcut iki müzakere yolu da izlenebilir. Kyoto  ya da Kyoto’yu imzalamamış ABD gibi ülkelerin dahil olduğu Uzun dönemli İşbirliği Çalışma Grubu. Bir başka sorun: gelişmekte olan Çin gibi büyük ekonomiler emisyon taahhütlerinin yasal olarak bağlayıcı olmasını istemiyor, ABD ise böyle bir durumda anlaşma imzalamayacağını belirtiyor. İşte böyle bir durumda ülkeler nasıl bir anlaşma imzalayacak ona karar vermeliler. Umarız Cancun Anlaşması gereken güven ortamını yaratır da ülkeler iyi niyet çerçevesinde müzakerelerini sürdürüp bu konuyu karara bağlar.

Ayrıntılar için:

http://www.good.is/post/cancun-climate-talks-an-insider-s-account/?utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+good%2Flbvp+%28GOOD+Main+RSS+Feed%29&utm_content=Twitter

Cancun’da anlaşmaya varıldı

Cancun Zirvesi’nde sert muhalefetiyle öne çıkan Bolivya’ya rağmen bir anlaşmaya varıldı. Bolivya hükümeti zengin ülkelerin diğer ülkelerin gözünü “tatlı sözlerle korkutarak” onları bir anlaşma imzalamaya ikna ettiğini iddia etti. Bolivya Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada “Bu anlaşmanın ne kadar insanın hayatına mal olacağını göreceğiz. Tarih sert bir şekilde hükmünü verecektir” ifadeleri yer aldı. Ayrıca, “Gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliğinin en acı sonuçlarına katlanacaklar” dendi.

Anlaşmayla birlikte gelişmekte olan ülkelere 100 milyar Euro fon oluşturulacak ve bu ülkelerin küresel ısınmayla mücadele etmelerine ve ormansızlaşmadan kaynaklanan emisyonlarını azaltmak için daha fazla çaba göstermelerine yardımcı olunacak.

Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon anlaşmayı şöyle yorumladı:

“İklim değişikliğine karşı işbirliğimizde yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu gün yapılanlar bu uzun ve yeni bir boyut kazanmış mücadelemizin ilk adımlarıdır”.

BM baş müzakerecisi Christiana Figueres ise sonuçların iklim değişikliği görüşmeleri için umutları canlandırdığını ifade etti. Figueres, “Ülkeler herkesi ilgilendiren bir konuda aynı çatı altında mutabakata varabileceklerini göstermiştir. Herkesi kapsayan, şeffaf bir sürecin hepimiz için bir fırsat yarattığını kanıtlamıştır” diye konuştu.

Cancun Zirvesi’nin ana gündem maddelerinden biri AB de dahil 37 ülke için seragazlarını azaltma hedefi koyan Kyoto Protokolü’nün 2012’den sonra geçerli olup olmayacağıydı. Ancak anlaşma Kyoto Protokolü’nün geleceği hakkında kesin bir karara varılmadığını, tartışmanın 2011’de Güney Afrika’da düzenlenecek zirveye kadar bir süre ertelendiğini gösteriyor.

Ayrıntılar için:

http://edition.cnn.com/2010/WORLD/americas/12/11/mexico.climate.summit/index.html?section=cnn_latest

De Boer: Latin Amerika Bloğu anlaşmaya engel olmasın

BM İklim Sekreteryası eski başkanı Yvo de Boer Cancun’da devam etmekte olan İklim Değişikliği Zirvesi’nin hissedilebilir derecede önemli sonuçlarla sona ereceğine inandığını belirtti. Görüşmelerin geçen yılki Kopenhag Zirvesi’nden daha yapıcı bir atmosferde gerçekleştiğine değinen De Boer, “operasyonel konular”da çözüme gidilebileceği kanaatinde olduğunu ifade etti. De Boer, REDD orman koruma programı, tüm ulusların kullanımında olacak yeşil bir fonun oluşturulması, emisyon azaltma taahhütleri ve teknoloji transfer mekanizmaları gibi konularda gözle görülür bir ilerleme kaydedildiğinin altını çizdi.

Cancun Zirvesi’nde halen Kyoto Protokolü’nün süresinin uzatılıp uzatılmayacağı ve zengin ile fakir ülkelerin emisyonların hangi oranlarda azaltılacağına dair bir anlaşmaya varıp varamayacağı tartışılıyor.

Cancun Zirvesi’nde ayrıca Bolivia ve Venezuela gibi Latin Amerika ülkelerinin ormansızlaşmanın ve karbon emisyonlarının azaltılması için önerilen piyasa bazlı mekanizmaların kullanımına yönelik resmi bir anlaşmanın imzalanmasını engelleyebileceğinden korkuluyor.

De Boer  BM kanunlarına göre oybirliği olmaksızın herhangi bir anlaşmanın resmen kabul edilemeyeceğini belirtti ve sol eğilimli bu ülkelerin olası bir anlaşmanın önünü tıkamamaları gerektiğini vurguladı

De Boer, bu konuda yaptığı yorumunda REDD gibi piyasa bazlı mekanizmalar aracılığıyla emisyon azaltma projelerine yatırım yapmayı amaçlayan programlarda yer almak istemeyen ülkelere baskı yapılmamasını ve sonuçta da ülkelerin böyle mekanizmalar kullanmaktan alıkonmaması gerektiğini ifade etti.

İş dünyası liderlerine de görüşmeleri daha etkin bir şekilde desteklemelerini ve iklim politikalarının belirlenmesinde etkin bir rol almalarını tavsiye eden Boer, “Cancun’da tartışılan pek çok önerinin gerçekleşmesi ancak özel sektörün de sürece dahil olmasıyla mümkündür” diye konuştu.

Ayrıntılar için:

http://www.businessgreen.com/bg/news/1931422/exclusive-boer-urges-latin-american-bloc-oppose-cancun-consensus

Buzullar iklim değişikliğine rağmen artıyor

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayınladığı son rapora göre buzulların kalınlığı batı Norveç’te, Yeni Zelanda’nın Güney Adası’nda, Asya’nın bazı bölgelerinde ve Güney Amerika’daki Tierra del Fuogo’da arttı.

Bilim adamlarının bu konudaki genel görüşüne göre dağlarda bulunan buz ve kar oranı sanayi devriminden bu yana gittikçe azalmakta, öyle ki bazı bölgelerde bu yüzyılın sonuna kadar buzullar büyük oranda erimiş olacaklar, bazı bölgelerde ise buz örtüsü görülmeye devam edecek ancak gelecek yüzyıllarda bu örtünün kalınlığı azalacak.

BM Çevre Programı başkanı Achim Steiner, “Buzulların erimesi milyonlarca insanın hayatını ciddi şekilde etkileyecektir. Örneğin insanlar Himalayalar’daki buzulları içme suyu olarak kullanıyor ya da tarlaları bu buzulların yardımıyla sulayabiliyor” dedi.

Steiner, “Bilimin bu zamana kadar getirdiği birikim, buzul erimesinin küresel ısınmadan ya da ısının uzaya geri yansımasını azaltan kurum birikmesi gibi nedenlerden kaynaklandığını açık bir şekilde göstermiştir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayınladığı bu rapor ise uzunca bir süredir dünyanın pek çok yerinde gözlenen, insanlığı savunmasız duruma düşürüp, su rezervlerini tehlikeye atabilecek, kısa ve uzun vadede çok sayıda insanın hayatını etkileyecek küresel bir eğilimi vurgulamıştır” diye konuştu.

Steiner ayrıca Cancun’da toplanan delegeleri küresel ısınmayla mücadele ile eriyen buzulların doğuracağı risklerin ortadan kaldırılması için adım atmaya çağırdı.

Ayrıntılar için:

http://www.telegraph.co.uk/earth/environment/climatechange/8188605/Cancun-climate-change-summit-glaciers-increasing-despite-climate-change.html

ABD Cancun’dan denge bekliyor

ABD Cancun İklim Değişikliği Zirvesi’nden dengeli bir sonuç çıkmasını bekliyor.

ABD iklim değişikliği özel temsilcisi Todd Stern, “Yapmamız gereken şey Kopenhag Mutabakatı’nda geçen karbon emisyonlarını azaltma, finanse etme, şeffaflık, teknoloji, adaptasyon ile REDD’i (Ormansızlaşma ve Ormanların Tahribinden Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması) de içeren bütün temel konuları karara bağlayan dengeli bir paket meydana getirmek“ diye konuştu.

Sıraladığı bu konuların her birinde de aynı düzeyde ilerleme getirmeyecek bir anlaşmanın kabul edilemeyeceğini ifade eden Stern, “Bu konular zor konular, bunlarla başka zaman ilgileniriz diyenler yeterince çabalamayanlardır” dedi ve ekledi: “Aslında bunların hiçbiri de öyle zor konular değil üstelik birini bile yarına ertelemeyiz.”

Farklılıklar olsa da zirvede olumlu yönde gelişmelerin de yaşandığını belirten Stern farklılıkların bir şekilde aşılacağına inandığını söyledi.

Ayrıntılar için:

http://news.xinhuanet.com/english2010/world/2010-12/04/c_13634725.htm

Cancun’da bir hafta biterken

Cancun Zirvesi’nin ilk haftası sona eriyor ancak henüz herhangi bir anlaşma zemini oluşmamış görünüyor.

Geçtiğimiz hafta zirvede öne çıkan talep, Kyoto Protokolü’nün uzatılmasıydı. Dünyayı en çok kirleten ülkelerden Çin’in de aralarında bulunduğu birçok gelişmekte olan ülke, zengin ülkelerin 2012 yılına kadar karbon emisyonlarını %5 oranında azaltmasını şart koşan bu protokolün bir süre daha bağlayıcı olmasını talep etti.

Çünkü gelişmekte olan ülkeler küresel ısınmanın asıl sorumlusunu sanayileşmiş devletler olarak görüyor ve onlar dururken kendilerinin yasalarla emisyonlarını azaltmaya zorlanmalarını adaletsiz buluyorlar.

Pek çok Batılı devlet ise Çin, Hindistan ve diğer fakir ülkeleri de bağlayacak bir anlaşmanın imzalanmasını destekliyor.

ABD’den anlaşma konusunda bir atılım görmeyi beklemeyen ülkeler ekonomik açıdan zararlarına olacak, emisyonlarını azaltmalarını zorunlu kılan bir anlaşma imzalamaya isteksizler.

Çin de ekonomik kalkınmasının Batılı ülkelerce yavaşlatılmasını engellemek için kanunen bağlayıcı bir anlaşma imzalamak istemiyor. Cancun Zirvesi’nin devletleri bir anlaşmaya ikna edip etmeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Ayrıntılar için:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-1335576/Climate-talks-deadlocked-Western-nations-accused-wanting-visit-beach.html#ixzz17B9OtMKz

Küçük ada devletlerinin “soyu tükenebilir”

BM’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı yükselen su seviyelerinin dünyayı yaşanmaz kılacağına dair raporu küçük ada devletlerini harekete geçirdi. Devletler halklarının “neslinin tükenmemesi” için Cancun’da“iklim değişikliği sigorta fonu” oluşturulmasını istedi.

Karayipler’de iklim değişikliğinin etkileri konulu rapor, küresel ısınmanın devam etmesi durumunda deniz seviyesinin iki metre yükseleceğini gösteriyor. Ayrıca raporda kasırga ve dev fırtına dalgalarının da sıklıkla meydana geleceği belirtiliyor.

Oxford Üniversitesi’nin rapor üzerindeki çalışmasına göre böyle bir durumda 260,000 kişi yerinden edilecek, bir milyon kişi su baskını tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve turizm sektörü her yıl milyarlarca dolar zarara uğrayacak.

Araştırmaların öngördüğü şekilde küresel ısınmanın kurbanı olmak istemeyen devletler iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele edebilmeleri için emisyonların azaltılmasının yanı sıra “küresel bir sigorta fonu” tahsis edilmesini talep ediyorlar.

Ayrıntılar için:

http://www.telegraph.co.uk/earth/environment/climatechange/8170075/Cancun-climate-change-summit-small-island-states-in-danger-of-extinction.html

BM: “Akkor ampuller dünyanın hiçbir yerinde kullanılmasın”

BM,  aydınlatma sanayisi ile işbirliği yaparak Çin, Rusya, Vietnam ve Fas gibi ülkelerde de akkor lambaların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına çalışacak.

BM Çevre Programı başkanı Achim Steiner, böyle bir değişikliğin yalnızca iklim değişikliğini önlemeye yararlı olmakla kalmayıp ekonomiye de fayda sağlayacağını ifade etti. Steiner’a göre, işletmeler böylece aydınlatma masraflarından tasarruf edecek ve elektrik santrallerine eskisi kadar ihtiyaç duyulmayacak.

Ayrıca fiyatlar düşeceği için fakir kesim de aydınlatma imkânına kavuşup petrol kaynaklı kerosen (gazyağı) maddesinin zararlı ve çevreyi kirletici etkilerinden korunabilecek.

BM’in yürüttüğü araştırmaya göre her ülke akkor lambalardan enerji verimliliği yüksek alternatiflere yönelirse, dünyanın aydınlatma talebi %2’nin üzerinde bir oranda azalacak. Bu da 800 milyon tonluk bir karbon emisyonu kesintisine denk geliyor.

Cancun Zirvesi’nde sunulan bu araştırma iklim değişikliği ile mücadelenin dünyanın birlik olması durumunda ne kadar kolaylaşacağını bir kere daha göstermiş oldu.

Ayrıntılar için:

http://www.telegraph.co.uk/earth/environment/climatechange/8173850/Cancun-climate-summit-UN-calls-for-worldwide-phase-out-of-incandescent-bulbs.html

Hedegaard: Cancun’da “hız ve odak” kaybetme riski var

AB iklim komisyonu üyesi Connie Hedegaard, Cancun’da somut bir ilerleme kaydedilmezse uluslar arası görüşmeler “hız ve odak” kaybedecek dedi. İklim değişikliği ile mücadelede ilerleme kaydedemeyen ülkeleri de eleştiren Hedegaard, “AB Cancun’da  kabul edilecek iddialı bir küresel iklim çerçevesine evet demeye hazır. Ne yazık ki bazı büyük ekonomiler buna hazır değil. ABD senatosu hala yeni bir mevzuat hazırlamadı” diye konuştu.

Yine de AB’nin Cancun’dan beklentisi düşük. AB yağmur ormanlarını korumak, yeşil teknolojiyi paylaşmak ve emisyonlarını azaltmaları karşılığında fakir ülkelere verilecek bağışları takip etmek için küçük ve somut tedbirler almayı hedefliyor.

Ayrıntılar için:

http://www.reuters.com/article/idUSTRE6AS48O20101129