Posts Tagged ‘USA’

Durban’da Yeşil Fon için anlaşmaya yaklaşılıyor

Durban’da temaslarda bulunan delegeler, fakir ülkelerin küresel ısınmanın etkilerinden korunmalarına ve iklim değişikliğine karşı mücadele yeni bir küresel çabaya doğru yol almalarına yardımcı olacak Yeşil İklim Fonu’na son şeklini vermeye yaklaştı.

Zengin ülkeler, yükselen sıcaklıklardan doğrudan etkilenen fakir ülkelerin ekonomilerini bu şartlara uyumlu hale getirmeleri ve olumsuz hava koşullarından kendilerini korumaları için 2020 yılına kadar her yıl 100 milyar dolar yardım taahhüdünde bulunmuştu.

Fonu eleştirenler, fonun kaynakları ve toplanan paranın nasıl harcanacağı hususlarında bir anlaşmaya varılmadığı müddetçe fonun boş laftan ibaret olacağını söylüyor.

ABD İklim Elçisi Todd Stern, “Bu konuyu olumlu bir şekilde sonuçlandıracağımıza inanıyorum. Geriye birkaç teknik ve operasyonel ayrıntının müzakere edilmesi kaldı” dedi.

Bazı kaynaklara göre ise ABD; Çin, Brezilya, Meksika gibi gelişmekte olan ülkelerin de desteğini alan fon için uzun dönemli finansmanın nereden bulunacağı ve fondan yararlanacak fakir ülkelerin ihtiyaçlarının nasıl ölçüleceği konularında sıkı pazarlık yapıyor.

Uluslararası nakliyat sırasında salınan emisyonların fiyatlandırılması nakit para için bir seçenek olabilir, ancak bakanların taslaklarda yer bulan bu öneriyi benimseyip benimsemeyecekleri henüz belli değil.

Daha önceki BM görüşmelerinde de nakliyat kaynaklı emisyonlarla ilgili bir maddenin taslağa dahil edilmesi denenmiş ancak nihai taslakta böyle bir ifadeye yer verilmemişti.

Konu ile ilgili görüşlerini paylaşan HSBC iklim değişikliği analistlerinden Nick Robbins ise böyle bir fonun bu hafta tesis edilmesi halinde bile uygulamadaki gerçekliklerin fonun etkisini birkaç yıl sınırlandıracağını söyledi. Robbins, “Fonun kurulması en az 12 ay sürecektir. Ekspertiz süreci de düşünüldüğünde muhtemelen 2015 yılına kadar fondan harcama yapılamayacaktır” dedi.

Ayrıntılar için:

http://af.reuters.com/article/topNews/idAFJOE7B702420111208?pageNumber=1&virtualBrandChannel=0

Dünya neden daha çok kömür yakıyor?

Bu yılki BM iklim görüşmeleri Güney Afrika’da, Durban’da gerçekleştirilecek. Müzakerelere katılacak çok sayıdaki delege şimdiden işlerini bitirince safariye gitme, Kruger Milli Parkı’nı gezme ya da vahşi hayata yakından tanıklık edebilecekleri  öteki muhteşem parkları ziyaret etme fırsatı bulmayı dört gözle bekliyor. Benim farklı bir önerim var. Düşmanı ziyaret edin. Durban’ın Hint Okyanusu’na olan kıyısından 2 saat mesafede Richards Bay var. Dünyanın en büyük kömür ihraç terminali. Oraya gidin.

Durban’daki en son yenilenebilir enerji teknolojisiyle donatılmış konferans salonlarıyla baştan çıkan kişiler Richards Bay’e vardıklarında başlarından kaynar sular dökülecek. Çünkü burası enerji geleceğimizin asıl hikayesini, o korkunç hikayeyi anlatacak.

Kömür kralı krallığını genişletmeye devam ediyor. Dünyanın iklim değişikliğine olan yanıtı o kadar işlevsiz ki dünya enerjisinin her yıl daha da artan bir kısmı bu en kirli yakıttan üretiliyor.

Durban’daki bütün konuşmalar kömür alışkanlığının nasıl sonlandırılabileceğine yönelik olacak. Ama 2006’da Nairobi’de başlayıp Bali’ye, Poznan’a, Kopenhag’a ve sonra da Cancun’a şimdi de Durban’a kadar uzanan iklim görüşmelerinin gösterdiği gibi bu bağımlılığımız daha da güçleniyor.

Beş yıl önce görüşmeler başladığında dünyanın öncelikli enerjisinin %25’i kömürden karşılanıyordu. Şu anda ise bu rakam %29.6. 2009 ile 2010 yılları arasında da küresel kömür tüketimi yaklaşık %8 artış gösterdi.

Güney Afrika, Durban konferansına ev sahipliği yaptığı için yeşil övgülere layık görülecek. Yine de, adil olmak gerekirse, ekonomisinin karbon yoğunluğunu azaltmayı teklif etmişti kendileri. Ama gerçek şu ki küresel bir iklim anlaşmasına aracı olacak ülke bugün büyük oranda fakir olan, ama emisyonları zengin olan bir ülke. Kişi başına kıyaslama yapıldığında, kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılası Birleşik Krallık’ın altıda biri olmasına rağmen CO2 emisyonları Birleşik Krallık’tan fazla. Fosil yakıt yakılmasından dolayı Afrika’nın CO2 emisyonlarının yaklaşık %40’ından sorumlu Güney Afrika.

Bunun sebebi ise kömür. Kömürden enerji elde etme, doğalgaz kullanarak enerji elde edilmesinden iki kat daha fazla CO2 salınmasına neden oluyor. Ayrıca Güney Afrika dünyanın kömüre en bağımlı ülkelerinden biri. Elektriğinin %93’ünü bu kara maddeden sağlıyor, Kömürden elektrik elde etme oranı öteki ülkelerde şöyle: Çin elektriğinin %80’ini, Hindistan %70’ini ve ABD %45’ini kömürden elde ediyor.

Ülke içinde kömüre olan bağlılığının yanı sıra Güney Afrika dünyanın geri kalanındaki karbon sorununun da devam etmesine neden oluyor. Güney Afrika dünyanın en büyük üçüncü santral kömürü ihracatçısı. Mpumalanga’daki geniş madenler, Richards Bay’e hareket eden aralıksız kömür trenlerini besliyor. Yakınlarda daha da genişletilen ihracat terminali yılda 91 milyon ton kömür ihraç edebiliyor. Bu miktar da 200 milyon tondan fazla CO2 üretmeye eşdeğer.

Dünya bir kömür koşuşturmacasının ortasında. Bu yüzden seragazı emisyonlarını azaltma konusunda sergilenen politik duruşlara rağmen enerji ile ilgili küresel CO2 emisyonlarındaki %5.8’lik artış enerji tüketimindeki küresel artışı ucu ucuna geçti. Kömür sayesinde dünyanın ekonomisi gittikçe daha fazla karbon yoğun hale geliyor.

Zengin ülkelerde uygulanacak daha sıkı karbon kontrollerinin enerji yoğun sanayileri daha gevşek standartların olduğu fakir ülkelere kaydırarak küresel emisyonları artırabileceğini iddia edenler en azından şimdilik haklı çıktılar. Pek çok Batı ekonomisi durgunlaşırken, çok sayıda gelişmekte olan ekonomi hızlı büyüme gösteriyor. Bunların mütemadiyen yoğun olarak kömüre bağlılıkları da küresel ekonominin bu en kirli yakıta olan bağlılığını artırıyor.

Çin dünyanın en büyük rüzgar türbini ve solar paneli üreticisi olabilir ama kömür tüketimi son sekiz yılda iki katına çıktı. 2010 yılında dünyanın genelinde yakılan bütün kömürün %48’i hayretler uyandıracak şekilde Çin’de yakıldı. Ülkenin yolları madenlerden santrallere taşınan kömür kamyonlarıyla dolup taşıyor.

Aynı şekilde Hindistan’ın kömür tüketimi son 12 yılda iki katına çıktı.10 yıl sonra şimdikinin üç katı sayıda kömürle çalışan enerji santrallerinin olması bekleniyor. Hindistan’ın da Çin gibi kendine ait devasa kömür rezervleri bulunuyor. Ancak ekonomisi o kadar hızlı gelişiyor ki madenciler madenleri yeteri kadar çabuk çıkaramıyor, bundan dolayı da ithalat artıyor. Güney Afrika’daki Richards Bay; Avustralya ve önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en büyük kömür ihracatçısı olması beklenen Endonezya ile birlikte başlıca tedarikçilerden.

Bunların hiçbiri Batı’yı mazur göstermiyor elbette. ABD, Çin’den sonra dünyanın en çok kömür yakan ikinci ülkesi. Japonya dünyanın en büyük kömür ithalatçısı ve Almanya da en büyük linyit kömürü üreticisi. Acı gerçekse Almanya’nın Fukushima kazasının hemen ardından nükleer santrallerini kapatma planının kömüre olan yatırımları yeniden diriltmesi oldu. Point Carbon analistlerine göre bu geçiş Alman CO2 emisyonlarını önümüzdeki on yıl içinde yaklaşık yarım milyar ton artıracak.

Peki dünya bunu neden umursamıyor? Bunun bir nedeni çıkarlar. Uygunsuz gerçek kömürün elektrik üretimi, endüstriyel ısıtma ve enerji için en ucuz yakıt olma özelliğini koruması. Bir diğer neden de kömürün PR’ı.

Temiz kömür uzak bir hayal. Belki bir gün karbon yakalanması ve depolanması olarak bilinen teknoloji ile gerçekleşebilir. Bu yeni ve muazzam sanayinin büyük ölçekte kurulmasına en azından birkaç on yıl ve  Ar-Ge’ye harcanacak on milyarlarca dolar kadar mesafe var.

Üstelik Batı’daki ekonomik yavaşlama ile böylesi bir teknolojinin geliştirilmesi için kullanılması gerekli olan Ar& Ge yatırımları suyunu çekti. Eylül ayında Uluslararası Enerji Ajansı, dünya genelinde hükümetlerin karbon yakalama ve depolamaya (CCS) verdikleri desteğin kaybolduğunu açıkladı.  Ajansın başkan yardımcısı Richard Jones Pekin’deki bir üst düzey toplantıda “Mevcut politikalarla CCS teknolojisinin geliştirilmesi zor” dedi.  Barack Obama’nın yeşil görüşlü enerji bakanı Steve Chu da aynı toplantıda “Zaman kaybediyoruz, harekete geçmemiz çok önemli” diyerek uyarılarda bulunmuştu.

Kimse Durban’da bu yıl bir BM iklim anlaşmasının imzalanmasını beklemiyor. Beklentiler ne önümüzdeki yıl ne bir sonraki yıl değişiyor. Ama bu sırada kömürler yanmaya devam ediyor. Sanayi analistlerine göre önümüzdeki on yılda küresel üretim %35 artacak. Bu arada da bütün fosil yakıtlar arasında en ucuz, en çok bulunan ve en kirli olan kömür dünyanın enerji tedarik sistemini daha sıkı kavrayacak. Bunu da en çok Durban’ın hemen üzerindeki kıyıda yapacak.

Ayrıntılar için:

http://www.guardian.co.uk/environment/2011/oct/31/why-world-burning-coal?newsfeed=true

EPA, emisyon düzenlemelerinin yumuşatılacağını doğruladı

Amerikan Çevre Koruma Ajansı (EPA) yakında kamuoyuna sunacağı enerji santrali emisyon düzenlemelerinde, planlanandan %1.3 daha fazla sülfür dioksit ve nitrojen oksit salınımına yol açacak “küçük” değişiklikler yapacağını doğruladı.

Ajans, Cross-State Air Pollution Rule kapsamında yer alan 27 eyaletin 10’una, öteki eyaletlerden %1 daha fazla kirletme izni kredisi verileceğini, böylece bu eyaletlerdeki hava kalitesi standartlarının daha esnek hale getirileceğini açıkladı.

EPA, yapılan değişikliklerin düzenlemelerin etkisini zayıflatma amacı taşımadığının ve eyaletler tarafından sunulan en son kirlilik verilerine dayalı olağan bir değişiklik olduğunun altını çizdi.

Değişiklik, kuralların esnetilmesi için lobi yapan sektörler ve eyaletler için zafer niteliği taşıyor.

Ayrıntılar için:

http://www.businessgreen.com/bg/news/2115461/epa-confirms-plan-relax-emissions-rules

ABD güneş enerjisine yatırımını artırıyor

ABD Enerji Bakanlığı, Arizona’da inşa edilecek 290 MW’lık güneş enerjisi santrali için 967 milyon dolar kredi garantisi sunacaklarını açıkladı.

ABD Enerji Bakanı Steven Chu, inşası tamamlandığında dünyanın en büyük güneş enerjisi santrallerinden biri olacak Aqua Caliente Solar sayesinde Arizona’da istihdamın ve yenilenebilir güneş enerjisine duyulan itimadın artacağını belirtti.

Ayrıntılar için:

http://www.upi.com/Business_News/Energy-Resources/2011/08/09/US-invests-more-cash-into-solar-power/UPI-43011312885990/

ABD, AB’nin havacılıktaki karbon planından muafiyet istiyor

AB’nin 2012 yılından itibaren yürürlüğe koymayı planladığı ve karbon izinlerinin kapsamını havacılığa kadar genişleten düzenlemesine ABD itiraz etti. Oslo’da gerçekleşen müzakerelerde ABD, Amerikan havayolu şirketlerinin düzenlemeden muaf tutulmasını talep etti.

ABD’li bir delege AB’nin küresel ısınmayı yavaşlatmak gibi doğru bir amaç için yanlış bir yol izlediğini savundu ve AB planına yasal ve siyasi açıdan itirazlarını dile getirdiklerini belirtti.

Ancak AB Komisyonu’ndan bir yetkilinin yaptığı açıklama komisyonun ne kadar kararlı olduğunu gösterdi. Yetkili, “Komisyonun her türlü görüşe açık olması kimseyi yanıltmasın. AB’nin, yönergeyi geri çekme ya da değiştirme gibi bir niyeti bulunmuyor. Yönerge artık yerleşik bir AB kanunudur” dedi.

Bunun üzerine Amerikan havayolları davalarını Avrupa mahkemelerine taşımaya başladı bile. ABD’li yetkililer krizin 1 Ocak 2012’de  çözülmemesi durumunda ne yapacakları sorusuna cevap vermekten kaçınırken, AB kanunun gereklerine uyulmaması halinde para cezası vereceğini açıklamıştı.

Ayrıntılar için:

http://www.reuters.com/article/2011/06/22/us-carbon-airlines-idUSTRE75K4RA20110622?feedType=RSS&feedName=environmentNews&utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+reuters%2Fenvironment+%28News+%2F+US+%2F+Environment%29

Hindistan ile ABD’den yeşil teknoloji için 50 milyon dolar

Çarşamba günü yapılan açıklamaya göre ABD ile Hindistan temiz enerji teknolojileri konusundaki araştırmayı teşvik etmek için 50 milyon dolarlık ortak bir fon kurdu.

Oluşturulacak bu fon yardımıyla bir  Hint-Amerikan Temiz Enerji Araştırma ve Geliştirme Merkezi kurulacak ve iki ülkenin akademik dünyasının, kurumlarının ve sanayi kuruluşlarının yapacağı araştırmalar finanse edilecek.

Ayrıntılar için:

http://articles.economictimes.indiatimes.com/2011-05-18/news/29556032_1_collaborative-research-rich-countries-climate-change

Zirvede Obama da bulunmayacak

ABD Başkanı Barack Obama BM İklim Değişikliği Zirvesi’ne iki bakanı ile üst düzey bir danışmanını yollayacak.

Ayrıntılar için:

http://www.politico.com/news/stories/1110/45695.html

NASA “yeşil” uçaklar geliştirecek

Şimdiye kadar, gerçekleştirdikleri uzay yolculukları ile tanınmış olsalar da, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) çalışanları bundan böyle ticari havacılığın geleceğini şekillendirmekte kararlı.

Kurum, uçakların da otomobillerdeki değişime ayak uydurarak daha sessiz, daha “yeşil” ve daha çok yakıt tasarrufu edecek şekilde tasarlanması gerektiğini belirtti.

Bu hedefini gerçekleştirmek için iki Amerikan savunma sanayisi deviyle 6 milyon dolarlık sözleşme imzalayan NASA, geleceğin uçaklarının mevcut modellere göre %50 daha az yakmasını, saldıkları karbon emisyonlarının yarısına kadar indirilmesini ve havaalanlarının rahatsız edici gürültüsünden etkilenen coğrafik alanların %83 oranında azaltılmasını sağlayacak bir teknoloji geliştirmeye çalışacak.

Geliştirdiği uçakları 2025 yılında hizmete sunmayı tasarlayan kurum, mühendislerinden bir yıl içinde, 7,000 millik bir alanda ses hızına yakın bir hızda hareket eden, 45,000 kg ağırlığında yolcu ya da kargo taşıma kapasitesi bulunan uçaklar tasarlamalarını istedi.

Alışılagelmişi bir kenara bırakmayı hedefleyen projeyle birlikte uçakların modelleri de değişecek. Projede NASA ile ortaklaşa çalışan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün geçtiğimiz yıl NASA’ya sunduğu yeşil uçak modellerinde alıştığımız kanat ve gövde tasarımı bulunmuyordu. Yaratıcılığın ön plana çıkacağı tasarımların sonucunda geleceğin uçaklarının nasıl görüneceği merakla bekleniyor.

Ayrıntılar için:

http://latimesblogs.latimes.com/technology/2010/11/nasa-green-plane-technology.html

AB’den First Solar’a toksik maddede muafiyet

Geçtiğimiz hafta AB’de oylanan bir yasaya göre güneş enerjisi panelleri, elektrikli eşyalarda kullanılması yasak olan zehirli maddeleri istisnai olarak bünyesinde barındırabilecek.

Gözden geçirilmiş AB yasası elektrikli ve elektronik teçhizatlarda kadmiyum gibi altı tehlikeli maddenin kullanılmasını yasaklamış durumda. Pazar payıyla dünyanın bir numaralı güneş enerjisi şirketi olan ABD merkezli First Solar ise güneş enerjisi panellerinin üretiminde bu maddeden yararlanıyor. Ancak son günlerde solar enerji sektörü, şirketin ürünlerinde kullandığı cadmium tellürid (CdTe)’e ilişkin çevre dostu olmadığı ve güvenli bir şekilde bertaraf edilmediği yönünde eleştirilerde bulunuyordu. Karar tartışmalara son noktayı koymuş oldu.

Avrupa Parlamentosu oylamanın ardından yayınladığı bildiride, fotovoltaik güneş enerjisi panellerinin, sabit sanayi makinelerinin ve askeri malzemelerin toksik madde listesine bağlılıktan muaf olacağını belirtti.

Ayrıntılar için:

http://www.reuters.com/article/idUSTRE6AN5Q820101124?loomia_ow=t0:s0:a49:g43:r4:c0.071429:b39800704:z0

R20 Hareketi’ne Rona Yırcalı İmzası

Dünya Odalar Federasyonu (WCF) başkanı Rona Yırcalı California’da vali Arnold Schwarzenegger ile birlikte bölgesel idareleri iklim değişikliğine karşı savaşmaya seferber eden “Regions 20” (R20) hareketini başlattı. R20, bir yandan  küçük ve orta ölçekli işletmelerin ticaret odalarının desteğiyle sürdürülebilir çözümlerle faaliyet göstermesine yardımcı olurken, bir yandan da bu işletmelerin düşük karbon ekonomisini iyi anlayıp ondan yararlanmasını ve yeni iş olanakları belirlemesini sağlayacak.

Zirvede konuşan Schwarzenegger, “Ulusal ya da uluslararası ölçekte birilerinin harekete geçmesini beklemek gibi bir lüksümüz yok. Şimdi harekete geçme zamanıdır, bizler de R20 hareketiyle işte bunu yapıyoruz” dedi.

Schwarzenegger’in bir yıl önce, başlatılacak bir girişimde kendilerine işbirliği teklif etmesinin ardından, Yırcalı III. Küresel İklim Zirvesi’nde mutabakatı imzalayarak federasyonun projeye desteğini açıkça göstermiş oldu.

Milletlerarası Ticaret Odası (ICC)’nın şemsiyesi altında faaliyet gösteren WCF,  R20 hareketiyle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki hükümet ve özel sektörün bölge düzeyinde geliştireceği düşük karbon salınımı hedefleyen enerji projelerinin sayısını artırmayı hedefliyor.

WCF başkanı Yırcalı “Üst düzey politika verilerini küçük ve orta ölçekli işletmelere özgü sürdürülebilirlik projelerine dönüştürmek için, 60 yıldır dünya genelindeki 12,000’den fazla ticaret odası arasında köprü görevi görmüş WCF’den daha uygun bir kurum bulunamazdı” diye konuştu.

Dünya genelinde 60’tan fazla coğrafik bölgenin desteğini alan R20 hareketine mümkün olduğu kadar çok bölgesel odanın katılımını sağlamaya çalışacak olan WCF düzenleyeceği yerel etkinlikler ve bulunacağı girişimlerle, R20’nin kamu ve özel sektör ortaklığını kolaylaştırmasına, daha önce iyi sonuçlar almış uygulamaların yayılmasını teşvik etmesine, çevreye yararlı yeniliklerin (eko-inovasyon) geliştirilmesini hızlandırmasına ve temiz enerji projelerini hayata geçirmesine yardımcı olacak.

Ayrıntılar için:

http://www.finchannel.com/Main_News/Business/75782_WCF_Chair_warrants_chamber_support_for_R20_initiative_/