Gelişmiş ülkelerin karbon kesintilerinin etkisi ithal edilen mallarla azalıyor

Gelişmiş ülkelerin 1990’dan bu yana aşağıya çektiği karbon miktarının etkisi, Çin gibi gelişmekte olan ülkelerle yaptıkları ithalat hesaba katıldığında neredeyse sıfırlanmış durumda.

CICERO (Centre for International Climate and Environmental Research in Oslo) tarafından hazırlanan ve Pazartesi günü Proceedings of the National Academy of Sciences’ta yayınlanan bir araştırmanın sonuçları, uluslararası ticaretin Kyoto Protokolü dönemi boyunca ulusal karbon ayakizlerini nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Çünkü protokol, üretim sırasında açığa çıkan emisyonları, ürünlerin tüketildiği yerler yerine üretimin yapıldığı ülkeye bütçeliyor.

Ancak bu durumda zengin ülkeler, emisyonlarını sadece ülke dışına çıkardııkları ve gelişmekte olup Kyoto hedeflerinin hukuki olarak bağlayıcılık taşımadığı ülkelerden giderek daha çok ithalat yaptıkları halde, emisyonlarını azalttıklarını ya da  istikrarlı bir hale getirdiklerini haksızca iddia edebiliyorlar.

Standart verilere göre gelişmiş ülkeler ortak emisyonlarını 1990 ve 2008 yılları arasındaki dönemde yaklaşık %2 oranında azalttıklarını ifade ediyorlar. Yalnız, her ülkenin ithalatının karbon maliyeti hesaba katılıp, ihracat maliyeti hesaptan çıkarılırsa aslında emisyonlarda %7 oranında bir artış olduğu ortaya çıkıyor.

Gelişmiş ülkelerdeki emisyon artışının en büyük sorumlularından ABD, Kyoto Protokolü’ne binaen emisyonlarını %7 oranında azaltacağını taahhüt etmiş fakat daha sonra protokolü onaylamamıştı. 1990 ve 2008 yılları arasında ülkenin emisyonları %17 oranında arttı. İthalat ve ihracat dikkate alındığında ise bu oran %25’i buluyor.

Aynı dönemde normal şartlarda,  AB emisyonlarında %6 oranında bir azalma meydana geldi ne var ki bu iki etken göz önüne alındığında AB’de yalnızca %1’lik bir azalmanın yaşandığı ortaya çıktı.

Bu araştırma, ithal ettiğinden daha çok karbon-yoğun ürün üreten ülkelere yönelik farklı bir bakış açısı getiriyor. Buna göre büyümesini ihracat temelli sanayilerden güç alarak gerçekleştiren ve dünyanın en fazla karbon salan ülkesi diye bahsedilen Çin’in karbon ayakizi, ithalatı ve ihracatı hesaba katıldığında yarısına kadar düşüyor. Bu da onu sıralamada ABD’nin oldukça gerisine yerleştiriyor.

Çevreciler uzun süreden beri küresel karbonun, ürün ve hizmetin üretiminden ziyade tüketimi baz alınarak hesaplanması gerektiğini savunuyorlardı. Böyle bir sistemi devreye sokmanın önündeki bir engel ise ticari mallardaki emisyonların akışını doğru bir şekilde takip etmenin zorluğu. Bir diğer engel de tüketici ülkelerin ithalatları dolayısıyla bütün sorumluluğu alamayacakları ve almamaları yönünde fikir beyan eden politikacıları. Böyle düşünenlere göre tüketici ülkelerin yabancı topraklarda bir karar verme yetkisi bulunmuyor ve olsa bile ticaretten hem üretici hem de tüketici ülkeler faydalanıyor. Bu nedenle iki tarafın da  bu sorumluluğu paylaşması gerekiyor.

Ayrıntılar için:

http://www.guardian.co.uk/environment/2011/apr/25/carbon-cuts-developed-countries-cancelled


Comments are closed.