Uluslararası havayolu şirketleri AB planıyla şirketlere yüklenen “yasadışı vergi” yükünün iklim değişikliğiyle mücadele yolunda harcanan çabaları zayıflatacağını belirtti.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) Lüksemburg’da bulunan AB Adalet Divanı’nda, şirketlerin AB karbon piyasasının Avrupa’dan veya Avrupa’ya düzenlenen bütün uçuşlara yaymak isteyen “tek taraflı karar”ına bir çok nedenle karşı çıktığını savundu.
Uluslararası uçuşların %93’ü üyeleri tarafından gerçekleştirilen IATA’nın avukatlarından Conor Quigley, “AB planı uluslararası havayollarından kaynaklanan emisyonları azaltmak için ne doğru bir yoldur ne de yasaldır” diye konuştu. Quigley, “Bu önlemler seragazı emisyonlarının dünya genelinde etkili bir şekilde azaltılması çabalarına da sekte vuracaktır” dedi.
AB iklim komiseri Connie Hedegaard ise geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, kararın küresel ısınmayı engelleme yolunda atılacak gerekli adımlara “gerçekçi bir örnek” teşkil ettiğini ifade etmişti.
Ayrıntılar için:
http://www.mb.com.ph/articles/326275/iata-challenges-eu-emission-curbs-airlines-top-court
ABD’de, Başkan Obama’nın ülkenin en büyük hususi filolarının yakıt verimliliğini artırmayı hedefleyen programına toplamda 1 milyon araçla iş yapan altı şirket daha katıldı.
Ulusal Temiz Filo Ortaklığı (National Clean Fleets Partnership)’na yeni dahil olan Coca-Cola, Enterprise Holdings, General Electric, Osram Sylvania, Ryder ile Staples; yakıt kullanımını azaltma stratejileri ve teknolojileri belirleyecek, test edecek, gerektiğinde benimseyecek ve bunları ortaklıkla paylaşacak.
Temiz Filo Ortaklığı Nisan ayında başkan Obama tarafından başlatılmıştı. AT&T, FedEx, PepsiCo/Frito-Lay, UPS ile Verizon şirketleri sayıları toplamda 275,000’i bulan araçlarıyla programın faaliyete geçmesinde Obama ile işbirliği yapmıştı. Program, Enerji Bakanlığı’nın yaklaşık 100 yerel yönetim ve şirket işbirliğinde yakıt tüketimini yerel düzeyde aşağı çekmeyi hedefleyen Temiz Şehirler Programı (Clean Cities Program) ile birlikte yürütülüyor.
Ayrıntılar için:
IBM süperbilgisayarları, performansı ve enerji verimliliği en yüksek süper bilgisayarların yer aldığı Green500 listesinde ilk sıraya yerleşti. Şirketin prototip yeni nesil Blue Gene/ Q süperbilgisayarının sürümleri geçtiğimiz hafta yayınlanan Green500 listesinde birinci ve ikinci sırada bulunuyor.
Ayrıntılar için:
http://www.greenbiz.com/news/2011/07/06/ibm-tops-list-worlds-most-energy-efficient-supercomputers
Green500 listesi için:
Avustralya Yeşiller Partisi başkan yardımcısı Christine Milne Pazartesi günü yaptığı açıklamada, emisyonları vergilendiren ve 2015 yılında gerçekleşmesi beklenen emisyon ticaretine geçişin ana hatlarının yer aldığı karbon fiyatlandırma programının bu hafta sonuna kadar kamuoyuyla paylaşılacağını belirtti.
Milne ayrıca azınlık İşçi Partisi hükümetinin program dahilinde yenilenebilir enerji yatırımları için tahsis edilmek üzere multi milyon dolarlık bir fon kurmak konusunda anlaşmaya vardığını da doğruladı.
Azınlık İşçi Partisi hükümeti karbon ticaret sistemine geçişin öncesinde 2012 yılının ortalarından itibaren emisyonlara vergi koymayı hedefliyor. Buna göre ülkenin en fazla emisyon salınımı yapan 1,000 şirketi açık piyasa üzerinde karbon izinleri almak zorunda kalacak.
Program yıl sonunda yapılacak oylamada parlamentonun onayını alırsa, Avustralya emisyon piyasası Yeni Zelanda’nın ardından Avrupa dışındaki ikinci ulusal emisyon programı olacak.
Ayrıntılar için:
Bilim insanları biyolojik çeşitlilik araştırmalarını ve yer sistemi bilimlerini geliştirecek dünyanın en büyük bitki veritabanını oluşturdu.
Bu geniş kapsamlı proje dünya genelindeki 106 araştırma kurumunda çalışan bilim insanlarının işbirliğiyle ortaya çıktı. TRY olarak da bilinen bu girişimin ana merkezi ise Jena’da (Almanya) bulunan Max Planck Biyojeokimya enstitüsü. (Institute for Biogeochemistry)
Macquarie Üniversitesi’nden Dr. Ian Wright, “TRY küresel veritabanı biyolojik çeşitlilik araştırmalarında devrim yaratmayı, yalnızca türlerin sayısının (biyolojik çeşitlilik) değil, işlevsel çeşitliliklerinin de ekosistem işlev ve hizmetlerini hangi şekillerde etkilediğini göstermeye yarayacak yeni bir anlayış getirecektir” dedi.
Ayrıntılar için:
Stanford Üniversitesi’ndeki Woods Institute for the Environment tarafından yürütülen bir araştırmaya göre çevreci bir tavır takınan adaylar, hangi partiden olurlarsa olsunlar, oylarını artırabilir, oy alamadıkları kitlelerin ise sempatisini kazanabilir.
Aynı üniversitenin geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Florida, Maine ve Massachusetts bölgelerinde yaptırdığı araştırmada da her dört Amerikalıdan üçünün “dünyanın tamamıyla ya da kısmen de olsa insan faaliyetleri yüzünden ısındığına inandığı ve Amerikan hükümetinden bunu durdurmak için düzenlemeler yapmasını talep ettiği” ortaya çıkmıştı.
Ayrıntılar için:
Google tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre agresif harcamalar ve temiz teknolojinin yayılması ile 2030 yılına kadar 1.1 milyon yeni iş imkanı yaratılabilir ve ABD’nin seragazı salınımı %13 oranında azaltılabilir. Raporda, ABD’nin federal düzeyden ziyade merkezden daha çok atılımda bulunması ve temiz teknoloji projelerine fon ayırması durumunda ise bu projeler sayesinde 1,9 milyon iş imkanı yaratılabileceği ve emisyonların %21 oranında aşağı çekilebileceği belirtildi.
Raporun sonuçlarına göre hükümetin müdahalesiyle temiz teknoloji harcamaları ABD’nin gayri safi yurtiçi hasılasını her yıl 244 milyar dolar artırırken hanehalkı giderlerini 995 dolar azaltabilir. Karbon vergisiyle ise ABD gayri safi yurtiçi hasılası her yıl 155 milyar dolar artarken tüketiciler her yıl 942 dolar tasarruf edebilir.
Google şimdiye kadar temiz enerjiye 700 milyon doları bu yıl olmak üzere toplamda 780 milyon dolar yatırım yaptı. Şirket yalnızca getirisi olacak temiz enerji projelerine yatırım yapmakla kalmadı, veri merkezlerinde de yenilenebilir enerji kullanmaya başladı.
Ayrıntılar için:
GE’den yapılan açıklamaya göre Türkiye, buhar ve aynalar yardımıyla yenilenebilir kaynakları alışılagelmiş enerji şebekesine dahil edecek yeni bir hibrit enerji santrali için kolları sıvadı. Santralin güneş enerjisi ayağında, bir kule üzerinden güneş ışınlarını takip eden aynalar buhar üretilmesini sağlayacak. Yine santrale bağlı bir rüzgâr çiftliğinde 22 megawatt’lık enerji üretilecek. Santralin toplamda üreteceği 522 megawatt’lık enerjinin 450 megawatt’lık kısmı doğalgaz ile karşılanacak. Yenilenebilir portfolyosu pek de geniş olmayan projenin asıl getirisi rüzgâr ve güneş enerjisinin enerji şebekesine eklenmesinden sonra fark edilecek. GE’ye göre bu teknoloji sayesinde güneş enerjili termal sistemlerin maliyeti %50 oranında azalacak. 2015 yılına kadar faaliyete girmesi beklenen santral hem şirket hem de enerji sektörü için çığır açacak.
Kaynak: Euclid News
Avrupa merkezli havayolları, biyoyakıt üreticileri ve AB Komisyonu Çarşamba günü imzaladıkları bir anlaşmayla 2020 yılına kadar havacılık sektöründe kullanılmak üzere 2 milyon ton biyoyakıtın üretilmesi konusunda anlaştı. Bu yakıtların ne kadar yeşil olduğu ise tartışılmakta.
Havayolu şirketleri, jet yakıtından kaynaklanan kirliliği azaltmak için biyoyakıtları bir kurtarıcı olarak görüyor. Ancak üretimlerinde hurma yağı gibi besin ürünlerinin kullanıldığı bu yakıtların, insanların beslenmesi için tarım ürünleri yetiştirilebilecek arazilerde yetiştirilmesi şimşekleri üstüne çekiyor.
Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşların da aralarında bulunduğu 10 uluslararası kuruluş, geçtiğimiz ayın başında yayınladıkları raporda, küresel gıda fiyatlarını artırdığı gerekçesiyle hükümetlerin biyoyakıtları destekleyen politikalarından vazgeçmelerini önermişti.
Projede imzası bulunan şirketler ise Airbus, Air France, British Airways, Lufthansa ve biyoyakıt üreticisi Neste Oil.
Ayrıntılar için:
http://www.reuters.com/article/2011/06/23/uk-airshow-biofuels-idUSLNE75M02Y20110623
AB’nin 2012 yılından itibaren yürürlüğe koymayı planladığı ve karbon izinlerinin kapsamını havacılığa kadar genişleten düzenlemesine ABD itiraz etti. Oslo’da gerçekleşen müzakerelerde ABD, Amerikan havayolu şirketlerinin düzenlemeden muaf tutulmasını talep etti.
ABD’li bir delege AB’nin küresel ısınmayı yavaşlatmak gibi doğru bir amaç için yanlış bir yol izlediğini savundu ve AB planına yasal ve siyasi açıdan itirazlarını dile getirdiklerini belirtti.
Ancak AB Komisyonu’ndan bir yetkilinin yaptığı açıklama komisyonun ne kadar kararlı olduğunu gösterdi. Yetkili, “Komisyonun her türlü görüşe açık olması kimseyi yanıltmasın. AB’nin, yönergeyi geri çekme ya da değiştirme gibi bir niyeti bulunmuyor. Yönerge artık yerleşik bir AB kanunudur” dedi.
Bunun üzerine Amerikan havayolları davalarını Avrupa mahkemelerine taşımaya başladı bile. ABD’li yetkililer krizin 1 Ocak 2012’de çözülmemesi durumunda ne yapacakları sorusuna cevap vermekten kaçınırken, AB kanunun gereklerine uyulmaması halinde para cezası vereceğini açıklamıştı.
Ayrıntılar için: