Posts Tagged ‘China’

Durban: Çin emisyonlarını azaltmayı kabul etti, gözler Hindistan’da

Seragazı emisyonlarını azaltmak için bağlayıcı bir taahhütün altına girmeyi tek taraflı olarak kabul eden Çin, Hindistan’a büyük bir darbe vurdu. Çin’in bu girişimi hala devam etmekte olan iklim görüşmeleri sırasında birlikte hareket eden BASIC ( Brezilya, Güney Afrika, Hindistan, Çin) ülkelerinin bütünlüğünü tehlikeye soktu.

Çin’in bu kararıyla Hindistan ile birlikte şimdiye kadar takındığı tutum arasında dağlar kadar fark var. İki ülke de yakın zamana kadar gelişmekte olan ülkelerden, bağlayıcı herhangi bir yükümlülük altına girilmesinin istenemeyeceği görüşündeydi.

Çin’in attığı bu adım nedeniyle Hindistan da baskı altında.

Ne var ki Çin bu yeni politikasını hayata geçirmek için bazı koşulların karşılanmasını bekliyor. Ülkenin en üst düzey iklim müzakerecisi Xie Zhenhua yasal olarak bağlayıcılığı olan bir anlaşmayı kabul etmek için beş ön koşul sunacaklarını açıkladı.

Bu koşullar ise şöyle:

  • Hakkaniyet prensibi desteklenmeli (Gelişmekte olan ülkeler Batılı ülkelerin sebep olduğu tarihsel kirlilikten tazminat alma hakkına sahip olmalı),
  • “Ortak fakat farklılaşmış sorumluluklar” prensibine uyulmalı (Bütün taraflardan yükümlülükleri aynı şekilde yerine getirmesi beklenmemeli),
  • Her ülkenin kapasitesi göz önüne alınmalı,
  • Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerce yeniden imzalanmalı,
  • Gelişmekte olan ülkelere kısa ve uzun vadeli finansman sağlanmalı.

Ayrıntılar için:

http://indiatoday.intoday.in/story/durban-china-accepts-climate-deal-puts-india-in-a-spot/1/162926.html

Çin ile Brezilya’dan karbon ofset ticaretine blokaj tehditi

Çin ve Brezilya, zengin ülkelerin Kyoto Protokolü’nün uzatılması yolundaki taleplerini reddetmesi halinde dünyanın en büyük karbon piyasalarından birinin tehlikeye gireceği uyarısında bulundu. Çin’in Durban’daki  baş müzakerecisi Su Wei, “20 milyar dolar (14.9 milyar euro) değerindeki BM destekli karbon ofset piyasasının, ülkelerin Kyoto iklim anlaşmasının ikinci aşamasına dahil olmayı taahhüt etmeden faaliyetine devam edebilmesi akla sığmaz” dedi. Brezilya baş temsilcisi Andrea Correa do Lago  da “ Kyoto Protokolü’nde yer almadan bu protokolün mekanizmalarından yararlanabileceğinizi düşünemezsiniz” yorumunu yaptı.

Çin ile Brezilya’nın bu uyarısı dikkate değer, çünkü programa kayıtlı 3,500 projenin ilki Brezilya, toplamdaki bütün projelerin %46’sı ise Çin merkezli.

Ayrıntılar için:

http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2011/1202/1224308474749.html

Durban İklim Değişikliği Konferansı karman çorman bir şekilde başladı

17. Taraflar Konferansı zirvesi, gelişmiş ülkelerin saldıkları karbondioksit emisyonlarına yasal sınırlar getiren ve önümüzdeki yılın sonunda geçerliliği sona eren Kyoto Protokolü’nün ikinci aşaması için anlaşmaya varmaları yolunda son şansları.

Zirvenin açılış oturumunda konuşan UNFCCC sekreteri Christiana Figueres bütün tarafları esnek olmaya çağırdı. 194 ülkenin katılacağı ve 12 gün sürecek görüşmelere başkanlık yapacak Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Maite Nkoana-Mashabane de çoğunluğu Afrika’da yer alan dünyanın en fakir ülkelerinin en fazla da onları etkileyen küresel ısınmanın yıkıcı etkilerinden korunmaları için acil eyleme muhtaç olduklarını söyledi. Maite Nkoana-Mashabane, “Durban’da  tek bir amaç için bulunuyoruz, o da gelecek nesillere güvenli bir gelecek garanti edecek ortak bir çözüm bulmaktır” dedi.

Ne var ki, zirve başladıktan sonraki birkaç saat içinde büyük oyuncuların çoğu pozisyonlarını müzakere etmedeki isteksizliklerini belli etti.

AB, Kyoto’yu yeniden canlandırmak yolunda olumlu bir misyon üstlendi ve ikinci aşama için imza atacağını açıkladı. Ancak dünyanın en fazla kirliliğe yol açan iki ülkesi olan ABD ve Çin’in de yasal olarak bağlayıcı emisyon azaltımlarına 2015’ten önce mutabık olmasını şart koştu.

ABD, Çin’in de böyle bir anlaşmaya imza atmasının kendi katılımı için “temel gereklilik” olduğunu belirtirken yine de imza atmasının garanti olmadığını söyledi.

Bu arada Çin ve gelişmekte olan ülkelerden oluşan G77, gelişmiş ülkelerin kendi aralarında başka bir anlaşmaya varmadan önce Kyoto Anlaşması’nın ikinci safhası için imza atmaları yolunda ısrarcı olacaklarını açıkladı.

Kanada halihazırda Kyoto Protokolü’nün süresinin uzatılmasını kabul etmeyeceğini açıklamıştı, dün de asıl anlaşmanın süresi dolmadan anlaşmadan çekilebileceği ihtimali ortaya çıktı. Ülkenin ulusal yayın kuruluşu, Kanada’nın önümüzdeki ay protokolden çekileceğini duyuracağını belirtti.

Zirvede tek bir ağızdan konuşan AB’nin içinde de Birleşik Krallık’ın Kanada’nın bataklıklardan petrol çıkarılması için hazırladığı tartışmalı plana destek verdiğini ortaya çıkaran raporun ardından çatlak sesler çıkmaya başladı. AB seragazı seviyelerinden ötürü bu plana karşı olduğunu net bir şekilde ifade etmişti.

Ayrıntılar için:

http://www.telegraph.co.uk/earth/environment/climatechange/8921491/Durban-Climate-Change-Conference-2011-opens-in-disarray.html

Çin kendi pilot karbon emisyon sistemini başlatacak

Çin’in üst düzey iktisadi planlayıcısı Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu’ndan bir yetkili Salı günü yaptığı açıklamada, yedi bölgede karbon emisyonu salınımını azaltmayı teşvik etmek gayesiyle pilot bir seragazı emisyon ticaret sisteminin başlayacağını doğruladı.

Adının açıklanmaması koşuluyla bilgi veren yetkili, bu eyaletler ve kentler arasında Pekin, Tientsin, Şanghay, Çongçing, Shenzhen, Hubei ve Guangdong’un bulunduğunu belirtti; ancak pilot sistem uygulaması ile ilgili daha fazla ayrıntıya girmekten kaçındı. Sistemin nasıl işleyeceği ve ne kadar süreyle faaliyet göstereceğine dair detaylar henüz bilinmiyor.

Çongçing belediyesinin resmi websitesinde (www.cq.gov.cn) yer alan bir bildiriye göre denenecek olan sistem, masrafları en aza indirgeyerek Çin’in emisyon azaltma hedeflerini gerçekleştirmesi yolunda önemli bir adım teşkil edecek.

Çin 2005 yılındaki seviyeye kıyasla,  karbondioksit emisyonlarını 2020 yılına kadar GDP birimi başına  %40-45 oranında azaltmayı taahhüt etmişti.

Salı günü yayınlanan bir beyaz kitaba göre hükümet 12. beş yıllık kalkınma planı (2011-2015) döneminde küresel iklim değişikliğine öncelik verecek.

Ayrıntılar için:

http://english.cri.cn/6909/2011/11/22/2021s668385.htm

Dünya neden daha çok kömür yakıyor?

Bu yılki BM iklim görüşmeleri Güney Afrika’da, Durban’da gerçekleştirilecek. Müzakerelere katılacak çok sayıdaki delege şimdiden işlerini bitirince safariye gitme, Kruger Milli Parkı’nı gezme ya da vahşi hayata yakından tanıklık edebilecekleri  öteki muhteşem parkları ziyaret etme fırsatı bulmayı dört gözle bekliyor. Benim farklı bir önerim var. Düşmanı ziyaret edin. Durban’ın Hint Okyanusu’na olan kıyısından 2 saat mesafede Richards Bay var. Dünyanın en büyük kömür ihraç terminali. Oraya gidin.

Durban’daki en son yenilenebilir enerji teknolojisiyle donatılmış konferans salonlarıyla baştan çıkan kişiler Richards Bay’e vardıklarında başlarından kaynar sular dökülecek. Çünkü burası enerji geleceğimizin asıl hikayesini, o korkunç hikayeyi anlatacak.

Kömür kralı krallığını genişletmeye devam ediyor. Dünyanın iklim değişikliğine olan yanıtı o kadar işlevsiz ki dünya enerjisinin her yıl daha da artan bir kısmı bu en kirli yakıttan üretiliyor.

Durban’daki bütün konuşmalar kömür alışkanlığının nasıl sonlandırılabileceğine yönelik olacak. Ama 2006’da Nairobi’de başlayıp Bali’ye, Poznan’a, Kopenhag’a ve sonra da Cancun’a şimdi de Durban’a kadar uzanan iklim görüşmelerinin gösterdiği gibi bu bağımlılığımız daha da güçleniyor.

Beş yıl önce görüşmeler başladığında dünyanın öncelikli enerjisinin %25’i kömürden karşılanıyordu. Şu anda ise bu rakam %29.6. 2009 ile 2010 yılları arasında da küresel kömür tüketimi yaklaşık %8 artış gösterdi.

Güney Afrika, Durban konferansına ev sahipliği yaptığı için yeşil övgülere layık görülecek. Yine de, adil olmak gerekirse, ekonomisinin karbon yoğunluğunu azaltmayı teklif etmişti kendileri. Ama gerçek şu ki küresel bir iklim anlaşmasına aracı olacak ülke bugün büyük oranda fakir olan, ama emisyonları zengin olan bir ülke. Kişi başına kıyaslama yapıldığında, kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılası Birleşik Krallık’ın altıda biri olmasına rağmen CO2 emisyonları Birleşik Krallık’tan fazla. Fosil yakıt yakılmasından dolayı Afrika’nın CO2 emisyonlarının yaklaşık %40’ından sorumlu Güney Afrika.

Bunun sebebi ise kömür. Kömürden enerji elde etme, doğalgaz kullanarak enerji elde edilmesinden iki kat daha fazla CO2 salınmasına neden oluyor. Ayrıca Güney Afrika dünyanın kömüre en bağımlı ülkelerinden biri. Elektriğinin %93’ünü bu kara maddeden sağlıyor, Kömürden elektrik elde etme oranı öteki ülkelerde şöyle: Çin elektriğinin %80’ini, Hindistan %70’ini ve ABD %45’ini kömürden elde ediyor.

Ülke içinde kömüre olan bağlılığının yanı sıra Güney Afrika dünyanın geri kalanındaki karbon sorununun da devam etmesine neden oluyor. Güney Afrika dünyanın en büyük üçüncü santral kömürü ihracatçısı. Mpumalanga’daki geniş madenler, Richards Bay’e hareket eden aralıksız kömür trenlerini besliyor. Yakınlarda daha da genişletilen ihracat terminali yılda 91 milyon ton kömür ihraç edebiliyor. Bu miktar da 200 milyon tondan fazla CO2 üretmeye eşdeğer.

Dünya bir kömür koşuşturmacasının ortasında. Bu yüzden seragazı emisyonlarını azaltma konusunda sergilenen politik duruşlara rağmen enerji ile ilgili küresel CO2 emisyonlarındaki %5.8’lik artış enerji tüketimindeki küresel artışı ucu ucuna geçti. Kömür sayesinde dünyanın ekonomisi gittikçe daha fazla karbon yoğun hale geliyor.

Zengin ülkelerde uygulanacak daha sıkı karbon kontrollerinin enerji yoğun sanayileri daha gevşek standartların olduğu fakir ülkelere kaydırarak küresel emisyonları artırabileceğini iddia edenler en azından şimdilik haklı çıktılar. Pek çok Batı ekonomisi durgunlaşırken, çok sayıda gelişmekte olan ekonomi hızlı büyüme gösteriyor. Bunların mütemadiyen yoğun olarak kömüre bağlılıkları da küresel ekonominin bu en kirli yakıta olan bağlılığını artırıyor.

Çin dünyanın en büyük rüzgar türbini ve solar paneli üreticisi olabilir ama kömür tüketimi son sekiz yılda iki katına çıktı. 2010 yılında dünyanın genelinde yakılan bütün kömürün %48’i hayretler uyandıracak şekilde Çin’de yakıldı. Ülkenin yolları madenlerden santrallere taşınan kömür kamyonlarıyla dolup taşıyor.

Aynı şekilde Hindistan’ın kömür tüketimi son 12 yılda iki katına çıktı.10 yıl sonra şimdikinin üç katı sayıda kömürle çalışan enerji santrallerinin olması bekleniyor. Hindistan’ın da Çin gibi kendine ait devasa kömür rezervleri bulunuyor. Ancak ekonomisi o kadar hızlı gelişiyor ki madenciler madenleri yeteri kadar çabuk çıkaramıyor, bundan dolayı da ithalat artıyor. Güney Afrika’daki Richards Bay; Avustralya ve önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en büyük kömür ihracatçısı olması beklenen Endonezya ile birlikte başlıca tedarikçilerden.

Bunların hiçbiri Batı’yı mazur göstermiyor elbette. ABD, Çin’den sonra dünyanın en çok kömür yakan ikinci ülkesi. Japonya dünyanın en büyük kömür ithalatçısı ve Almanya da en büyük linyit kömürü üreticisi. Acı gerçekse Almanya’nın Fukushima kazasının hemen ardından nükleer santrallerini kapatma planının kömüre olan yatırımları yeniden diriltmesi oldu. Point Carbon analistlerine göre bu geçiş Alman CO2 emisyonlarını önümüzdeki on yıl içinde yaklaşık yarım milyar ton artıracak.

Peki dünya bunu neden umursamıyor? Bunun bir nedeni çıkarlar. Uygunsuz gerçek kömürün elektrik üretimi, endüstriyel ısıtma ve enerji için en ucuz yakıt olma özelliğini koruması. Bir diğer neden de kömürün PR’ı.

Temiz kömür uzak bir hayal. Belki bir gün karbon yakalanması ve depolanması olarak bilinen teknoloji ile gerçekleşebilir. Bu yeni ve muazzam sanayinin büyük ölçekte kurulmasına en azından birkaç on yıl ve  Ar-Ge’ye harcanacak on milyarlarca dolar kadar mesafe var.

Üstelik Batı’daki ekonomik yavaşlama ile böylesi bir teknolojinin geliştirilmesi için kullanılması gerekli olan Ar& Ge yatırımları suyunu çekti. Eylül ayında Uluslararası Enerji Ajansı, dünya genelinde hükümetlerin karbon yakalama ve depolamaya (CCS) verdikleri desteğin kaybolduğunu açıkladı.  Ajansın başkan yardımcısı Richard Jones Pekin’deki bir üst düzey toplantıda “Mevcut politikalarla CCS teknolojisinin geliştirilmesi zor” dedi.  Barack Obama’nın yeşil görüşlü enerji bakanı Steve Chu da aynı toplantıda “Zaman kaybediyoruz, harekete geçmemiz çok önemli” diyerek uyarılarda bulunmuştu.

Kimse Durban’da bu yıl bir BM iklim anlaşmasının imzalanmasını beklemiyor. Beklentiler ne önümüzdeki yıl ne bir sonraki yıl değişiyor. Ama bu sırada kömürler yanmaya devam ediyor. Sanayi analistlerine göre önümüzdeki on yılda küresel üretim %35 artacak. Bu arada da bütün fosil yakıtlar arasında en ucuz, en çok bulunan ve en kirli olan kömür dünyanın enerji tedarik sistemini daha sıkı kavrayacak. Bunu da en çok Durban’ın hemen üzerindeki kıyıda yapacak.

Ayrıntılar için:

http://www.guardian.co.uk/environment/2011/oct/31/why-world-burning-coal?newsfeed=true

CDC: “Rusya üçüncü büyük karbon ofseti tedarikçisi olabilir”

CDC Climat Research’ten yapılan açıklamaya göre Rusya, seragazı emisyonlarını azaltma projelerinden elde edilen kredilerin dünyadaki en büyük üçüncü tedarikçisi konumuna yükselerek Brezilya’yı yerinden edebilir.

Rus ERU ( Emisyon Azaltma Birimi) arzı, Başkan Dmitry Medvedev’in siyasi desteği ile artmaya başladı. Medvedev, Haziran ayında Rusya’nın BM ofset mekanizmasından yararlanması gerektiğini belirtmişti. Ülke 2008 ile 2012 yılları arasında BM Kyoto Protokolü’ne bağlı olarak 142 milyon kredi üretecek. Böylece Çin ve Hindistan’ın ardından yerini alacak.

Ayrıntılar için:

http://www.businessweek.com/news/2011-10-31/russia-may-become-third-biggest-co2-offsets-supplier-cdc-says.html

Putin “gaz” gölgesinde Çin gezisine başlıyor

Rusya Başbakanı Vladimir Putin Çin gezisine mevkidaşı Wen Jiabao ile görüşerek başladı. İki tarafın da karşılıklı iyi niyet ifadelerine rağmen ziyaretin büyük bir gaz anlaşmasının önünü açması muhtemel görünmüyor.

Çin’in Xinhua haber ajansı Putin’in ziyaretinden övgüyle bahsetti ve ziyaretin “gittikçe derinleşen Çin-Rusya işbirliğini temsil ettiğini” belirtti. Ne var ki iki büyük komşu,  yıllardır müzakere ettikleri büyük kapsamlı bir gaz anlaşmasını henüz imzalayamadı.

Çetrefil gaz müzakereleri, Moskova ile Pekin arasında sıkça tekrarlanan dostluk ifadelerine rağmen karşılıklı güvensizlikten ötürü ilişkilerin sekteye uğradığının bir göstergesi. Özellikle de Rusya tarafında hissedilen bu güvensizlik Soğuk Savaş yıllarına kadar uzanıyor ve o yıllardaki sınır anlaşmazlıkları nedeniyle savaşa ramak kaldığından bu yana ilişkilere güvensizlik yön veriyor.

Ancak yakınlarda iki komşu da  ABD ve müttefiklerinin uluslararası arenada aşırı müdahale ve baskı olarak değerlendirdikleri eylemlerine karşı ortak paydada buluşarak muhalefet etti.

Rusya ve Çin geçtiğimiz hafta güçlerini birleştirerek Avrupa ülkelerinin Suriye’yi protestoculara kanlı bir şekilde müdahale ettiği gerekçesiyle kınadığı BM Güvenlik Konseyi karar tasarısını veto etmişti.

Ayrıntılar için:

http://www.reuters.com/article/2011/10/11/china-russia-idUSL3E7LB0FH20111011?feedType=RSS&feedName=rbssEnergyNews&utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+reuters%2FUSenergyNews+%28News+%2F+US+%2F+Energy%29

Nissan, elektrikli Leaf’i Çin’de satma izni aldı

Nissan Çin Başkanı Kimiyasu Nakamura’nın Salı günü yaptığı açıklamaya göre  Nissan Motor Co’nun elektrikli otomobili Leaf artık Çin’de de satılabilecek. Çin’in bu konuda onay verdiğini belirten Nakamura, modeli Japonya’dan ihraç etmek için hazırlık yaptıklarını açıkladı.

Nakamuro, “Leaf, fiyat açısından Çin piyasasına etkili bir giriş yapmayacak ama birim satışları arttıkça bu durum değişecek” dedi. 2015 yılına kadar elektrikli ucuz araçlarda 2,3 milyon adet yıllık satışı hedeflediklerini belirten Nakamura, uzun vadede hedeflerinin Leaf otomobilini Çin’de üretmek olduğunu açıkladı, bu konuda kesin bir tarih hedefi konmadığını da sözlerine ekledi.

Çin, Nissan’ın en büyük pazarı konumunda bulunuyor. %6.2’lik pazar payıyla Nissan, yerli Toyota Motor’un önünde gidiyor.

Ayrıntılar için:

http://www.reuters.com/article/2011/09/13/us-nissan-idUSTRE78C0UW20110913

Çin’den Avustralya’nın karbon planına övgü

Çin hükümetinin enerji ve çevre politikaları ajansı başkanı Jiang Kejun, pilot karbon ticareti sistemlerinin araştırıldığını; Avustralya, Avrupa ve Kaliforniya’daki sistemleri temel alan farklı sistem planlarının 2013’ten sonra Çin’in altı eyaletinde deneneceğini açıkladı. Kejun, “Avustralya’nın sisteminin Avrupa’nınkinden daha iyi düzenlendiğini söylüyorlar. Bu durumda Avustralya önde gidiyor” dedi.

Avustralya hükümeti İklim Komisyonu’nun davetlisi olarak Victoria Üniversitesi’nde emisyon azaltma adımları hakkında rapor sunan Dr. Jiang, Çin’in emisyonlarının olağanüstü bir hızla arttığını doğrulayan verileri paylaştı ve Pekin’in beş yıllık iktisat planının ilk etapta emisyon salınımını azaltmayı, en nihayetinde de tamamıyla durdurmayı hedeflediğini belirtti. Bu nedenle de altı eyalet ve şehirde emisyon ticaret sistemleri denenecek. Her bölgede sistemin düzenlenişi, iş dünyasına konulan emisyon sınırları, emisyon seviyesinin takip edilmesi ve doğrulanması yöntemleri farklılık gösterecek.  Dr. Jiang, bazı analistlerin söylediğinin aksine Çin’in, 2015’ten önce pilot programlardan ulusal bir ticaret sistemine geçişinin pek mümkün olmadığını ifade etti.

Avustralya hükümeti ise önümüzdeki yıldan itibaren yürürlükte olacak sabit bir karbon vergisi ile ilgili düzenlemeyi Salı günü parlamentoya sunacak. Verginin 2015 yılında emisyon ticaret sistemine dönüştürülmesi planlanıyor.

Ayrıntılar için:

http://www.smh.com.au/environment/climate-change/beijing-praises-emissions-plan-20110907-1jxql.html

Çin de karbon emisyon ticaretine başlıyor

Pazar günü düzenlenen Eco-Forum Global (EFG) 2011 katılımcılarından Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC) başkan yardımcısı Xie Zhenhua, Çin’in önümüzdeki günlerde pilot bir karbon emisyonu ticareti projesi başlatacağını ve bunu zamanla bir karbon emisyonu ticaret sistemine dönüştüreceğini açıkladı. Zhenhua, ülkede enerji tasarrufu ve çevrenin korunması ile ilgili standart bir sistem kurma çalışmalarının hızlanacağını, düşük karbonlu ürünlerin tanımlanması ve etiketlenmesi hususunda da düzenlemelerin sıkılaştırılacağını belirtti.

Xie Zhenhua, hükümetin enerji tasarrufu sağlayacak teknoloji ve ürün geliştiren şirketlere tercihe dayalı vergilendirme politikaları gibi çok sayıda teşvik sunacağını sözlerine ekledi.

Ayrıntılar için:

http://www.chinadaily.com.cn/usa/business/2011-07/18/content_12922115.htm