Yeni Zelanda’nın karbon ticaret sisteminin ilk yılını sorunsuz bir şekilde atlatmasının ardından Avustralya da karbonu bu ülkenin sistemine göre fiyatlandırmayı düşünmeye başladı.
Yeni Zelanda karbon ticaret sisteminin ilk faaliyet raporunda, sistemin “beklentileri yerine getirdiği” ve ülkedeki seragazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağladığı belirtildi. Böylece Kyoto Protokolü’nde yer alan yükümlülükler rahatça yerine getirilmiş oldu.
Sistem Avustralya’da 2015 yılında başlaması öngörülen karbon ticaret sistemiyle esas itibariyle aynı şekilde faaliyet göstermesine rağmen birtakım ayrıntılarda ve fiyatlarda farklılıklar görülebiliyor. Örneğin Yeni Zelanda’da bir ton karbondioksitin fiyatı 10 dolarken Avustralya’da sistemin bir tonluk karbondioksite biçtiği açılış değeri 23 dolar.
Konu hakkında açıklamalarda bulunan Avustralya’nın iklim değişikliği ve enerji verimliliği müsteşarlarından Mark Dreyfus, “Emisyon ticaret sistemlerimizin birebir aynı olması gerekmiyor. Ancak böylesi bir ilişki her iki ülkedeki şirketlere karbon izni alıp satabilme ve karbon denkleştirme kredileri üretme imkanı sunacaktır” dedi.
Ayrıntılar için:
Forrester araştırma şirketi, 15 çok uluslu şirketin sürdürülebilirlik stratejisi ve programlarında görev alan liderleriyle yaptığı röportajları tamamladı. Araştırmadan çıkan en önemli sonuçlardan biri tutarlı bir yönetime ve sürdürülebilirlik teşviklerine duyulan gereksinim oldu.
Yapılan bu röportajların sonucunda en önemli üç yönetimsel uygulamanın şunlar olduğu belirlendi:
- Hedef koyma: Karbon ayakizini ve atıkları azaltma gibi sürdürülebilirliği teşvik eden hedefler bir an önce belirlenmeli.
- Teşvikler yaratma: Araştırmaya göre, yöneticilerin ve çalışanların katılımını artırmak için sürdürülebilirlik niceliklerine artık daha çok şirket ikramiye veriyor.
- Yönetim yapısı oluşturmak: Sürdürülebilirlik alanındaki roller ve sorumluluklar tanımlanmalı.Sürdürülebilirlik stratejisini, organizasyonunu, sürecinive teknolojisini tanımlamak yönetim yapısı oluşturmada en önemli unsurlar. Yine açılacak bir Sürdürülebilirlik Baş Yöneticisi pozisyonu ile bu unsurlar arasında medyatörlük yapılmalı, fiili mülkiyet sahipleri arasındaki anlaşmazlıklar ortadan kaldırılmalı ya da en aza indirgenmeli.
Ayrıntılar için:
http://www.greenbiz.com/blog/2011/08/04/3-best-practices-managing-corporate-sustainability-projects
Deutsche Bank İklim Değişikliği Danışmanları tarafından hazırlanan rapora göre Çin, Almanya ve Birleşik Krallık iklim politikalarındaki şeffaflık, kesinlik ve uzun ömürlülük ile alanlarındaki en iyi üç ülke. Bu ülkelerin herbirinde de bağlayıcı ya da açıklanabilir emisyon hedefleri, yenilenebilir elektrik standartları ve uzun dönemli enerji verimliliği idealleri sayesinde emisyonların tutarlı bir şekilde kontrol edilmesi sağlanıyor. Bu ülkelerde ayrıca garantili alış tarifeleri (feed-in tariffs) ve yeşil bankalar gibi finansal destek mekanizmaları ile temiz enerji projelerine fon aktarılması kolaylaşıyor.
Raporda bu ülkelerin ardından Danimarka, Finlandiya, Fransa ve İtalya geliyor. Bu ülkeler garantili alış tarifeleri, vergi teşvikleri ve uzun dönemli fon programlarına rağmen yeşil bankaları olmadığından ikinci kategoride yer buluyor. Japonya da yeşil bankaları olmadığından bu kategoride yer alırken, Brezilya garantili alış tarifeleri olmadığından bu kategoride bulunuyor.
Deutsche Bank’ın raporu 27 AB ülkesinin 20’sinde bulunan garantili alış tarifelerine bir hayli etkili olmasından dolayı özel bir vurgu yapıyor.
ABD federal bir politikası olmadığından en alt kategoride yer alsa da Kaliforniya eyaleti bütün gereklilikleri yerine getirmesine rağmen yeşil bankası olmadığından ikinci kategoride yer alıyor.
Raporda ayrıca “ Mesaj çok açık: Şu an uygulamadaki politikalar bile küresel emisyonların 2°C’de kalmasını sağlayacak kadar emisyon azaltımı gerçekleştiremez” ifadelerine yer verildi.
Ayrıntılar için:
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Fukushima santrali operatörlerinden Japon TEPCO firmasının Sinop’ta inşa edilecek nükleer enerji santrali ihalesinden çekildiğini açıkladı.
Japonya’nın teklifinin inşaat, finans ve işletim aşamalarından oluştuğunu belirten Yıldız, Japon hükümetinin yeni bir model teklifinde bulunacağını sözlerine ekledi.
Uygulanabilirliği olan bütün işbirliği seçeneklerini değerlendireceklerini söyleyen Yıldız, “Türkiye elbette Fukushima felaketini dikkate alacak, ondan ders alacaktır. Bu nedenle de riskleri en aza indirgeyen daha güvenli bir modeli tercih ettik” dedi.
Kaynak: BBC Monitoring
Her gün 1.5 milyar kişinin interneti kullandığı düşünülürse, internette gezinti yapmak, e-posta yollamak, belge indirmek ve paylaşmanın bütün dünyayı etkilediği açıkça görülebilir. 2008 yılında BIO Intelligence Service tarafından Avrupa Komisyonu için hazırlanan bir rapora göre böylesi teknolojilerin kullanımı Avrupa’nın saldığı seragazlarını %2 artırıyor. Alışkanlıkların değişmemesi halinde ise bu rakamın 2020’ye kadar üç katına ulaşması bekleniyor.
Bu teknolojilerin çevreye olan etkisini merak eden Fransız çevre ve enerji ajansı Ademe de e-postalar, internet üzerinden gerçekleştirilen aramalar, USB flash diskleri ile belge paylaşımlarını inceleyerek bir değerlendirme raporu hazırladı.
Örneğin Fransa’da 100 personelin çalıştığı bir şirket günde ortalama 58 e-posta alıyor ve 33 e-posta yolluyor. Bu e-postaların herbirinin ortalama 1MB boyutu olduğu düşünülürse yılda 13,6 ton CO2 salınımı gerçekleştiriliyor. Bu da kişi başı 136 kg CO2 salınımı yapıldığı anlamına geliyor. Bu miktar CO2 ile Paris-New York arası 13 kere gidilip gelinebilir.
Peki neden bu kadar büyük bir etki meydana geliyor? Bunun sebebi açık, bilgisayarların e-posta almak ve yollamak için, veri merkezlerinin ise bu verileri kaydetmek ve işlemek için enerjiye ihtiyacı oluyor. Elektronik aletlerin enerji ihtiyacı da cabası.
Ne var ki Ademe hala umutlu. Çünkü araştırmada e-postalar daha az kişiye yollanırsa çevreye olan etkilerinin önemli oranda azaltılabileceği ortaya çıktı. Bir e-postayı 10 kişiye yollamak salınan seragazını dört katına çıkarırken, kişi sayısını her defasında bir azaltmak her yıl kişi başına 44 kg daha az CO2 salınması demek oluyor.
Ayrıntılar için:
http://www.guardian.co.uk/environment/2011/aug/02/carbon-emission-emails-computing-garric
Today’s Zaman gazetesine konuşan Nissan Otomotiv A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu, elektrikli araçların Türkiye’deki geleceği karbon vergisinin uygulamaya konması ve şarj istasyonlarının kurulmasına bağlı diye konuştu.
Sancaktaroğlu, “Yollarda daha fazla elektrikli araç görmek istiyorsak, hükümetin pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi düşük karbonlu ya da karbonsuz araçların sürücülerini teşvik edecek yeni bir vergi sistemi benimsemesi ve ülke genelinde şarj istasyonları inşa etmesi gerekir” dedi.
Ayrıntılar için:
Nestlé’nin Kit Kat’larıyla ünlü York’ta bulunan fabrikası, şirketin Birleşik Krallık’ta sıfır atık başarısını yakalayan üçüncü fabrikası oldu.
Dünyanın en büyük şekerleme fabrikası, planlanandan dört yıl önce sıfır atık statüsü kazanarak Nestlé’ye yıllık 120,000 £ tasarruf ettirdi.
Şirket bu sayede atık vergisinden önemli miktarlarda tasarruf ettiklerini, atık taşımak için ihtiyaç duyulan konteynır sayısında %70 düşüş olduğunu belirtti. Firma, geri kazanılmış 800 ton karton, plastik, metal, palet ve metalize edilmiş film satışından da gelir kazandı.
Geçtiğimiz Eylül ayında sürdürülebilirlik hedefleri belirleyen Nestlé, Birleşik Krallık ve İrlanda’daki fabrikalarındaki su kullanımını %36 oranında aşağı çekerken; paskalya yumurtaları, yılbaşına özel çikolata sepetleri ve poşetlerde kullandığı ambalajı da azalttı.
Nestlé, AB’nin %20 olan 2020’ya kadarki emisyon azaltma hedefini %30’a çıkarmasını savunan önde gelen 72 şirketten biriydi.
Ayrıntılar için:
http://www.businessgreen.com/bg/news/2079176/business-giants-step-calls-deeper-eu-carbon-cuts
Pazar günü düzenlenen Eco-Forum Global (EFG) 2011 katılımcılarından Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC) başkan yardımcısı Xie Zhenhua, Çin’in önümüzdeki günlerde pilot bir karbon emisyonu ticareti projesi başlatacağını ve bunu zamanla bir karbon emisyonu ticaret sistemine dönüştüreceğini açıkladı. Zhenhua, ülkede enerji tasarrufu ve çevrenin korunması ile ilgili standart bir sistem kurma çalışmalarının hızlanacağını, düşük karbonlu ürünlerin tanımlanması ve etiketlenmesi hususunda da düzenlemelerin sıkılaştırılacağını belirtti.
Xie Zhenhua, hükümetin enerji tasarrufu sağlayacak teknoloji ve ürün geliştiren şirketlere tercihe dayalı vergilendirme politikaları gibi çok sayıda teşvik sunacağını sözlerine ekledi.
Ayrıntılar için:
http://www.chinadaily.com.cn/usa/business/2011-07/18/content_12922115.htm
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Perşembe günü yaptığı açıklamada, Japonya’nın Türkiye’de kurulması planlanan nükleer enerji santrali için bu ay sonuna kadar bir teklif vererek yol haritasını netleştirmesini beklediğini belirtti.
Yıldız daha önce de yıl sonuna kadar Japonya ile görüşmeleri sonlandırmayı ümit ettiğini ifade etmişti. Karadeniz kıyısında kurulacak santral için Tokyo Electric Power Co (TEPCO) ile Toshiba şirketleriyle görüşülüyor.
Ayrıntılar için:
Alman hükümeti, yeni kömür ve gaz santrallerinin inşa edilmesini teşvik etmek için temiz enerjiyi destekleme, iklim değişikliğiyle mücadele etme amaçlarıyla kurulan milyonlarca Euro’luk fondan yararlanacak.
Sert eleştirilere maruz kalan plan, Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından destekleniyor. Bir bakanlık sözcüsü, hükümetin nükleer enerjiden yenilenebilir enerjiye geçiş yaptığı için bunun gerekli olduğunu ve fonun verimi en yüksek santrallere destek vermekte kullanılacağını belirtti.
Fon ilk olarak nükleer santral işletmecilerini yenilenebilir enerji üretmeye teşvik için kurulmuştu. Ancak 2022 yılına kadar nükleer enerji kullanımdan kaldırılacağı için fon, binaların karbon salınımlarını azaltmak için yapılacak araştırmalara, yenilenebilir enerji kaynakları ve bu kaynakların depolanması için teknoloji geliştirmekte kullanılacak.
Muhalefet ve çevre örgütleri ise plana, iklim değişikliğine sebep olan santrallerin yapılmasını teşvik edeceğinden dolayı karşı çıkıyor.
Ayrıntılar için: