ABD Cancun İklim Değişikliği Zirvesi’nden dengeli bir sonuç çıkmasını bekliyor.
ABD iklim değişikliği özel temsilcisi Todd Stern, “Yapmamız gereken şey Kopenhag Mutabakatı’nda geçen karbon emisyonlarını azaltma, finanse etme, şeffaflık, teknoloji, adaptasyon ile REDD’i (Ormansızlaşma ve Ormanların Tahribinden Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması) de içeren bütün temel konuları karara bağlayan dengeli bir paket meydana getirmek“ diye konuştu.
Sıraladığı bu konuların her birinde de aynı düzeyde ilerleme getirmeyecek bir anlaşmanın kabul edilemeyeceğini ifade eden Stern, “Bu konular zor konular, bunlarla başka zaman ilgileniriz diyenler yeterince çabalamayanlardır” dedi ve ekledi: “Aslında bunların hiçbiri de öyle zor konular değil üstelik birini bile yarına ertelemeyiz.”
Farklılıklar olsa da zirvede olumlu yönde gelişmelerin de yaşandığını belirten Stern farklılıkların bir şekilde aşılacağına inandığını söyledi.
Ayrıntılar için:
http://news.xinhuanet.com/english2010/world/2010-12/04/c_13634725.htm
Cancun Zirvesi’nin ilk haftası sona eriyor ancak henüz herhangi bir anlaşma zemini oluşmamış görünüyor.
Geçtiğimiz hafta zirvede öne çıkan talep, Kyoto Protokolü’nün uzatılmasıydı. Dünyayı en çok kirleten ülkelerden Çin’in de aralarında bulunduğu birçok gelişmekte olan ülke, zengin ülkelerin 2012 yılına kadar karbon emisyonlarını %5 oranında azaltmasını şart koşan bu protokolün bir süre daha bağlayıcı olmasını talep etti.
Çünkü gelişmekte olan ülkeler küresel ısınmanın asıl sorumlusunu sanayileşmiş devletler olarak görüyor ve onlar dururken kendilerinin yasalarla emisyonlarını azaltmaya zorlanmalarını adaletsiz buluyorlar.
Pek çok Batılı devlet ise Çin, Hindistan ve diğer fakir ülkeleri de bağlayacak bir anlaşmanın imzalanmasını destekliyor.
ABD’den anlaşma konusunda bir atılım görmeyi beklemeyen ülkeler ekonomik açıdan zararlarına olacak, emisyonlarını azaltmalarını zorunlu kılan bir anlaşma imzalamaya isteksizler.
Çin de ekonomik kalkınmasının Batılı ülkelerce yavaşlatılmasını engellemek için kanunen bağlayıcı bir anlaşma imzalamak istemiyor. Cancun Zirvesi’nin devletleri bir anlaşmaya ikna edip etmeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ayrıntılar için:
Koç Holding küresel enerji şirketi AES Corp. ile elektrik üretiminde ortaklık anlaşması imzaladı.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, “Önümüzdeki 20 yıl içinde dünyanın enerji talebi %45 oranında artacak. Aynı dönemde Türkiye’nin elektrik tüketimi ise %6-7 oranında bir artış gösterecek. Bu talebi karşılamak için ise yılda 5 milyar dolar yatırım yapılması gerekiyor” diye konuştu.
AES termal ve yenilenebilir yakıt kaynağı portföyüyle, beş kıtaya ve 29 ülkeye düşük maliyetli ve sürdürülebilir enerji sağlıyor.
Ayrıntılar için:
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=koc-to-produce-electricity-with-aes-2010-12-01
Dell Türkiye pazarlama müdürlerinden Tunç Erkan dün yaptığı açıklamada elektronik atıkların %90’ının geri dönüştürülebilir olduğunu ancak Türkiye’de böyle bir bilincin henüz oluşmadığını belirtti.
“Özel şirketler ve hükümet elektronik atıkların geri dönüştürülmesini teşvik etmeli. Bu şekilde çok yüksek miktarda enerji edebiliriz” diyen Erkan, Dell olarak müşterilerden toplanan 43 milyon plastik şişeye eşdeğer, 2,300 ton ağırlığındaki ürünü geri dönüşüme gönderdiklerini ve ürünlerinin %25’ini bu yolla ürettiklerini ifade etti.
Bir geri dönüşüm şirketi olan Exitcom’un yenilenebilir enerji projesi başkanı Esra Eken Torunoğlu ise, “Elektronik atıklar toplam atıkların %1’ini oluşturuyor. Fakat elektronik atıkların %90’ı geri dönüştürülebilir” dedi.
Torunoğlu, özellikle elektronik ürünlerin üretimi sırasında yüksek miktarda enerji tüketildiğine değinerek, “Bir bilgisayar için 1,5 ton su harcanıyor” diye konuştu.
Elektronik atıklar geri dönüştürülmezse tehlikeli maddelerin çevreye önemli miktarda zarar vereceğini savunan Torunoğlu, “Planlanan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi halinde bu atıkların toplanıp geri dönüştürülmesi de hız kazanacak” dedi.
Ayrıntılar için:
BM’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı yükselen su seviyelerinin dünyayı yaşanmaz kılacağına dair raporu küçük ada devletlerini harekete geçirdi. Devletler halklarının “neslinin tükenmemesi” için Cancun’da“iklim değişikliği sigorta fonu” oluşturulmasını istedi.
Karayipler’de iklim değişikliğinin etkileri konulu rapor, küresel ısınmanın devam etmesi durumunda deniz seviyesinin iki metre yükseleceğini gösteriyor. Ayrıca raporda kasırga ve dev fırtına dalgalarının da sıklıkla meydana geleceği belirtiliyor.
Oxford Üniversitesi’nin rapor üzerindeki çalışmasına göre böyle bir durumda 260,000 kişi yerinden edilecek, bir milyon kişi su baskını tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve turizm sektörü her yıl milyarlarca dolar zarara uğrayacak.
Araştırmaların öngördüğü şekilde küresel ısınmanın kurbanı olmak istemeyen devletler iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele edebilmeleri için emisyonların azaltılmasının yanı sıra “küresel bir sigorta fonu” tahsis edilmesini talep ediyorlar.
Ayrıntılar için:
Çin 2010 yılı için belirlediği enerji verimliliği hedefine kirlenmeye neden olan ana emisyon kaynaklarını azaltarak ulaştı. Ülkenin üst düzey ekonomik planlama ajansının başkan yardımcısı Xie Zhenhua, “Bu başarı Çin’e büyük ve sorumluluk sahibi bir ülke imajını vermiştir” dedi.
Gayri safi yurtiçi hâsılası birimi başına, başka bir deyişle karbon yoğunluğuna göre enerji tüketimini azaltan Çin, emisyonlarını bu yılın sonuna kadar 2005 seviyesinin %20’si oranında azaltmayı, 2020’ye kadar ise aynı seviyenin %40-45 aşağısına çekmeyi hedefliyor.
Ayrıntılar için:
http://news.yahoo.com/s/afp/20101201/wl_asia_afp/unclimatewarmingchinaemissions
BM, aydınlatma sanayisi ile işbirliği yaparak Çin, Rusya, Vietnam ve Fas gibi ülkelerde de akkor lambaların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına çalışacak.
BM Çevre Programı başkanı Achim Steiner, böyle bir değişikliğin yalnızca iklim değişikliğini önlemeye yararlı olmakla kalmayıp ekonomiye de fayda sağlayacağını ifade etti. Steiner’a göre, işletmeler böylece aydınlatma masraflarından tasarruf edecek ve elektrik santrallerine eskisi kadar ihtiyaç duyulmayacak.
Ayrıca fiyatlar düşeceği için fakir kesim de aydınlatma imkânına kavuşup petrol kaynaklı kerosen (gazyağı) maddesinin zararlı ve çevreyi kirletici etkilerinden korunabilecek.
BM’in yürüttüğü araştırmaya göre her ülke akkor lambalardan enerji verimliliği yüksek alternatiflere yönelirse, dünyanın aydınlatma talebi %2’nin üzerinde bir oranda azalacak. Bu da 800 milyon tonluk bir karbon emisyonu kesintisine denk geliyor.
Cancun Zirvesi’nde sunulan bu araştırma iklim değişikliği ile mücadelenin dünyanın birlik olması durumunda ne kadar kolaylaşacağını bir kere daha göstermiş oldu.
Ayrıntılar için:
Enerji santrallerine yatırım yapan demir-çelik üreticisi İçdaş, Yapı Kredi Bankası ile Vakıf Bank’ın da ortakları arasında olduğu konsorsiyumla 253 milyon dolarlık kredi anlaşması imzaladı. Kredi, Erzincan’daki Karasu Nehri üzerinde inşası süren baraj ve hidroelektrik santralin yapımına harcanacak.
30 ayda bitmesi planlanan tesis, saatte 500 milyon kilowatt elektrik üretecek.
Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Faik Açıkalın, “Enerji arzı ve talebi arasındaki açık gerekli yatırımlar yapılsa dahi büyümeye devam edecek, çünkü talep her geçen gün daha da artıyor” dedi.
Açıkalın ülkemizi sosyal ve ekonomik kalkınmaya götürecek yenilenebilir enerji projelerini desteklemeye devam edeceklerinin altını çizdi ve “Bu sayede yabancı kaynaklara olan bağımlılığımızı azaltıp, yeni iş olanakları yaratacağız” diye ekledi.
Vakıf Bank Genel Müdürü Süleyman Kalkan ise enerji projelerini desteklemeyi sürdüreceklerini belirterek, Vakıf Bank olarak, 2005’ten beri elektrik ve hidroelektrik santralleri kurmak isteyen yerli ve yabancı konsorsiyumlara 3,4 milyon TL değerinde kredi verdiklerini söyledi.
Ayrıntılar için:
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=local-lenders-fund-hydroelectric-plant-project-2010-11-29
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Güneydoğu Avrupa Yenilenebilir Enerji Konferansı’nda konuşan proje koordinatörü Tom Popple “Türkiye gittikçe büyüyen yenilenebilir enerji piyasasıyla “Altın Çağ”ına giriyor” dedi.
26 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirilen konferans güneş, rüzgâr ve biyogaz gibi alternatif enerji kaynakları konusunda Güneydoğu Avrupa’da meydana gelen gelişmeler üzerineydi.
Konferansta konuşan Demirer Holding CEO’su Erol Demirer, “Son tahminlere göre Türkiye’de karlı bir rüzgâr enerjisi piyasası bulunmakta. Memnun edici sonuçlar doğuracak bu piyasa muhtemelen on yıldan kısa bir süre içinde nükleer alternatiflerini geride bırakacak” diye konuştu.
Rüzgâr enerjisi yatırımlarından daha çabuk kazanç sağlayabilmek için şu anda rüzgar için verilen 5,5 euro cent civarındaki fiyatın 7,5 euro cent seviyesine çıkarılması gerektiğini belirten Demirer, bu hedefin ise ancak hükümetin ödenek vermesi durumunda gerçekleşebileceğini ifade etti.
Almanya’da biyogazın başarılı bir şekilde üretilmesine ve kolaylıkla saf metana dönüştürülmesine değinen BiyogazDer başkanı Altan Denizsel ise “Almanya’da 5,000 biyogaz santrali olabiliyorsa, Türkiye’de de olabilir” dedi.
Katılımcılardan Lahmeyer International Türkiye başkanı Bungo Ezawa, Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesi yönünden rahatlıkla Güney İspanya ile kıyaslanabileceğini belirtti.
Toplantıda konuşan bir işadamı “Türkiye’nin yenilenebilir enerji ve bu alandaki düzenlemeler ile ilgili hâlihazırda bir yasası bulunmuyor. Sorun temel olarak hükümet desteğiyle ilgili, bir diğer yönden ise küçük şirketlerin uzun vadede bir yatırım hedeflemeksizin, spekülasyonlara dayanarak yenilenebilir enerji lisansları almalarından sorunlar yaşanıyor” diye konuştu.
Ayrıntılar için:
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=turkey-entering-golden-era-in-renewable-market-2010-11-28
AB iklim komisyonu üyesi Connie Hedegaard, Cancun’da somut bir ilerleme kaydedilmezse uluslar arası görüşmeler “hız ve odak” kaybedecek dedi. İklim değişikliği ile mücadelede ilerleme kaydedemeyen ülkeleri de eleştiren Hedegaard, “AB Cancun’da kabul edilecek iddialı bir küresel iklim çerçevesine evet demeye hazır. Ne yazık ki bazı büyük ekonomiler buna hazır değil. ABD senatosu hala yeni bir mevzuat hazırlamadı” diye konuştu.
Yine de AB’nin Cancun’dan beklentisi düşük. AB yağmur ormanlarını korumak, yeşil teknolojiyi paylaşmak ve emisyonlarını azaltmaları karşılığında fakir ülkelere verilecek bağışları takip etmek için küçük ve somut tedbirler almayı hedefliyor.
Ayrıntılar için: