Avrupa Yatırım Bankası (EIB) Çin Halk Cumhuriyeti’ne iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirgemek amacıyla uyguladığı projelere destek olarak 500 milyon Euro kredi verdi. II. İklim Değişikliği Çerçeve Kredisi (CCFLII) , 2007 yılında verilen CCFL’nin Çin hükümetince başarılı bir şekilde değerlendirilmesinin ardından, ülkenin iklim değişikliği konusuna eğilirken bankanın desteğinin devamını etmesini talep etmesi üzerine böylece ikinci defa verilmiş oldu.
CCCFL II önceki kredininkine benzer hedefler gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Proje planları öncelikle Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu ile Maliye Bakanlığı işbirliğiyle tanımlanacak ve ilk elemeden geçecek. Daha sonra EIB ilk elemeyi geçmiş bu planlar arasında bir eleme daha gerçekleştirecek ve tek tek bütün planların ekonomik ve mali açılardan uygulanabilirliğini, teknik yeterliliğe sahip olup olmadığını ve bankanın çevre ile sosyal şartlarına uyup uymadığını itina ile kontrol edecek. EIB’nin bu kredisi yenilenebilir enerji bazlı rüzgar, biyokütle, güneş enerjisi (termal ya da fotovoltaik), jeotermal enerji, enerji verimliliğinin artırılması ile sanayi bölgelerinde karbon emisyonlarının azaltılması gibi sektörlerde uygulanacak maksimum 15 projeyi destekleyecek.
EIB kredi projesi ayrıca AB ile Çin’in iklim değişikliği konusundaki stratejik ortaklığını ve işbirliğini önemli ölçüde destekleyecek. Proje, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesine, enerjinin verimli kullanımına ve Çin’in Ulusal İklim Değişikliği Programı’nda yer alan karbon emisyonlarını azaltma hedefine hizmet edecek. Üstelik projeyle birlikte, Çin hükümetinin 11. ve 12. beş yıllık planlarında belirtilen iklim hedeflerinin gerçekleştirilmesine de katkıda bulunulacak.
Ayrıntılar için:
BM İklim Sekreteryası eski başkanı Yvo de Boer Cancun’da devam etmekte olan İklim Değişikliği Zirvesi’nin hissedilebilir derecede önemli sonuçlarla sona ereceğine inandığını belirtti. Görüşmelerin geçen yılki Kopenhag Zirvesi’nden daha yapıcı bir atmosferde gerçekleştiğine değinen De Boer, “operasyonel konular”da çözüme gidilebileceği kanaatinde olduğunu ifade etti. De Boer, REDD orman koruma programı, tüm ulusların kullanımında olacak yeşil bir fonun oluşturulması, emisyon azaltma taahhütleri ve teknoloji transfer mekanizmaları gibi konularda gözle görülür bir ilerleme kaydedildiğinin altını çizdi.
Cancun Zirvesi’nde halen Kyoto Protokolü’nün süresinin uzatılıp uzatılmayacağı ve zengin ile fakir ülkelerin emisyonların hangi oranlarda azaltılacağına dair bir anlaşmaya varıp varamayacağı tartışılıyor.
Cancun Zirvesi’nde ayrıca Bolivia ve Venezuela gibi Latin Amerika ülkelerinin ormansızlaşmanın ve karbon emisyonlarının azaltılması için önerilen piyasa bazlı mekanizmaların kullanımına yönelik resmi bir anlaşmanın imzalanmasını engelleyebileceğinden korkuluyor.
De Boer BM kanunlarına göre oybirliği olmaksızın herhangi bir anlaşmanın resmen kabul edilemeyeceğini belirtti ve sol eğilimli bu ülkelerin olası bir anlaşmanın önünü tıkamamaları gerektiğini vurguladı
De Boer, bu konuda yaptığı yorumunda REDD gibi piyasa bazlı mekanizmalar aracılığıyla emisyon azaltma projelerine yatırım yapmayı amaçlayan programlarda yer almak istemeyen ülkelere baskı yapılmamasını ve sonuçta da ülkelerin böyle mekanizmalar kullanmaktan alıkonmaması gerektiğini ifade etti.
İş dünyası liderlerine de görüşmeleri daha etkin bir şekilde desteklemelerini ve iklim politikalarının belirlenmesinde etkin bir rol almalarını tavsiye eden Boer, “Cancun’da tartışılan pek çok önerinin gerçekleşmesi ancak özel sektörün de sürece dahil olmasıyla mümkündür” diye konuştu.
Ayrıntılar için:


